Bu defa kol kırıldı ama YEN içinde kalmadı
…MIŞ gibi yaşıyoruz !
dedi geçen bir arkadaşım…
MIŞ gibi…
Ardından liste uzadı tabi…
Nasıl mı ?
Özgürlük varMIŞ gibi…
Demokrasi varMIŞ gibi…
İnsan hakları varMIŞ gibi…
Hukuk varMIŞ gibi…
Adalet varMIŞ gibi…
SEÇİM yapMIŞ gibi…
Sanırım en çok da bu kısımdayız son zamanlarda… Özgür bir seçim yapMIŞ gibi davranıyoruz zira… Ama az biraz gözaltında, az biraz tutuklu ‘ortaya karışık’ Türkiye siyasetinin İstanbul’da sıkışan son iktidar kavgasını izlerken de, hangi gerçeğin yanı başında duracağımızın şaşkınlığında, nasıl bir MIŞ ya da MUŞ hikâyesi yaratmamız gerektiğini anlamaya çalışıyoruz…
Sahi…
Niye bu kadar MIŞ içindeyiz, bilenimiz var mı ?
Aslında herkesin kendine özel bir -MIŞ- kalabalığı içinde ilerlediğine eminim, ki ben de öyleyim… Anlayacağınız, İĞNE ve ÇUVALDIZ hikâyesinde oldukça iyiyim…
Mesela…
Hepimiz ÇOK MEDENİ insanlarMIŞ gibi yaşar, vitrinlerimizi de buna göre dizayn ederiz, doğru mu ?
Ama !!!
Eldeki, sahip olunan medeniyeti de hep çok yanlış anlarız ! Yerel olmayı demode, AVRUPAİ görünmeyi trend sanırız ! Ama eldeki görüntünün içini doldurmayı da hep unuturuz !
Vedat Milor devam etsin…
-
Yurtdışındayken, farklı alanlarda çok sorular sordum. Soru sordukça, insanlarla daha da yakınlaştığımı gördüm. Türkiye’de ise aynı merakı taşıyıp soru sorduğumda, “Çattık belaya. Ne kadar da çok soru soruyor” gibi negatif bir his ve tepkiyle karşılaşıyorum. Bizde soru sormak, “Yaptığımı beğenmedi” gibi algılanıyor. Otoriteyi zedeleme çabası sanılıyor.
Zamanla, insanlarımızın, yerel olanı ve kendi değerlerimizin nerede yattığını bilmediğinin farkına vardım. Güvensizlik duygusu da çok güçlü bir etmendi. Bu yüzden, Türkiye’ye Batı’dan gelen en bayağı şey bile tartışmasız kabul görüyor. Fikir alanlarında, giyimde, kuşamda her şey moda haline geliyor. Bu, zenofobik ve ilkel bir şekilde oluyor.
-
Buna dair en güçlü ve en net -MIŞ- mı ?
Biziz…
Nasıl mı ?
Batılılaşan (!), modern (!) denen kısmını betona teslim etmiş Antakya’nın tarihi ve kültürel derinliğinin sloganında durup, ona dair tüm sorumluluğu omuzlaMIŞ gibi yapıyoruz mesela ! Tarihi sahipleniyorMUŞ rolünde oldukça da iyiyiz ama ! En çok da… Taş evlerin arasında ilerleyen asfalt yol harikasının (!) sahipleri olduğumuzun unutkanlığında, onu koruyorMUŞ halli sahne performansında !
Tüm bu MIŞ ve MUŞ sonunda mı ?
Eldekinin, bir varMIŞ ve bir yokMUŞ hikayesinde olduğumuzu unutuyoruz !
Ama bugünün en çarpıcı, aslında gerçekten de bir şeyler varMIŞ denen kısmı, Sayın Vali’den geldi geçenlerde ve sarf edilen kelimeler, cümleler, tüm haber sitelerinde geçti, ki hikayenin içinde olan bizleri de, dürüst olmak gerekirse tedirgin etti, korkuttu da…
“Biz her şeyi açıklamıyoruz, ama arkadaşlarımızla birlikte çok önemli olayları, ülkenin gündemini sarsacak, ülkeyi ayağa kaldıracak, insanları üzecek birçok olayı engelliyoruz” denilerek, İLK KEZ yokMUŞ gibi davranılmadı, ki kol kırıldı ama… YEN içinde kalmadı !
Ama yine de…
Keşke denmeseymiş…
Eldeki kent tablosuna eklenmeseymiş…
Suriye’den Antakya’ya düşmeye devam eden gölgeleri, bu kadar derinleştirmeseymiş…