Biri Tehdit Eder... Diğeri Konvoy Yapar...
"Biz, sadece depremzede değiliz" demiş bir tanesi, eklemiş de...
"Sadece evimizi kaybetmedik ! Kocamla, emekliliğimizin, birikimlerimizin hediyesiydi o 2+1 ev ! Minicikti, ama bize aitti ! Ne de özenmiştim... Evin badanasını beğenmemiş, günlerce beraber boyamıştık o duvarları... Balkonuna en güzel begonyalarımı koymak için özel yer bile hazırlamıştım... Artık kira derdi de yoktu, ikimizin maaşı bol bol yeterdi ikimize... Hatta ara ara beraber Türkiye turlarına katılır, şu ana kadar hiç yapmadığımız bir şeyi yapar, gezerdik doyasıya... Çocuklar, evlenip başka şehirlere gitmişti... Onlar için çok şeyden vazgeçtik... Sıra bizdeydi ! Ama sadece bir kaç ay sürdü, bir ömrün hayali ! Evimiz ağır hasar aldı... 'Kurtulduk' diye çok sevindik, ama yaşadığımız bu şey, 'kurtulmak' değilmiş ! Önce arabamızda geceledik, belki kaç gece... Ardından çadırda sürdü hayatımız, haftalarca... Bir zamanlar, yeni boyadığımız duvarlara bakarken, şimdi, konteyner evimizin plastik duvarlarına, minik pencerelerine bakıyorum... Evimiz mi ? Olduğu yer rezerv alan mı ilan edilmiş ne... Anlamadım! Bize denilene göre, evimiz de gitmiş, evimizin olduğu arsa da ! Çocuklar, 'gelin' diyor ! Gidelim de, nasıl ? Bu yaştan sonra ne yük olmak istiyoruz ne de birilerine ağırlık yapmak... Biz, bize ait olanı istiyoruz sadece..."
Bize ait olan...
Kaldı mı ondan ?
Eldeki mi ?
Sayısız hikaye, gözyaşı, hüzün ve fazlası...
Enkaz altından kurtarılan bir hikaye var bugün, defalarca izlediğim, defalarca okuduğum... İzleyip okudukça, depremin yakıp yıktığı bir kente gelip, buradaki acıyı pamuklara sarması gerekenlerin, SEÇİM hırsıyla TEHDİTLER savurmasına da başka birininse SEÇİLME derdiyle yaptığı onlarca arabalık konvoyuyla, aynı acıların ortasından güle oynaya geçmesine de öfkem artıyor !
Haklısınız, önce o hikaye gelsin...
Enkaz altında kalanlar anlatsın...
"Bu videoyu, enkazda 3.gün çekmiştim... 6 kişiydik... Yanımızdaki telefonların şarjı bitmişti, hepsi kapalıydı... Bir umut, denedim ve açıldı ! İnternetim bir an çekiyor gibi gözüküyordu... Hemen video çektim ve attım... 'Belki izlerler, belki birilerine yetişir, birileri görür ve bizi bulurlar' dedik... Aradan çok zaman geçti... Gün, saat kavramımız olmadığından, günleri fazla saydık ve umudumuzu yitirmeye başladık... 'Herkes ölmüştür belki' dedim, içimden... Sevdiklerim, arkadaşlarım, dışarda olan erkek kardeşim Furkan, hepsi ölmüştür. 'Eğer yaşasalardı, bizi çoktan bulurlardı, kurtarırlardı ! Eğer biz çıkarsak, onları nasıl bulacağız' dedim... İçimden hep bunları düşündüm ve delirdim ! Nerden bilebilirdim, dışarda onlarca insanın, bizim için elleri parçalanana kadar, gece gündüz demeden, aç susuz demeden çalıştığını ! Nerden bilebilirdim, hiç tanımadığım insanların bile bizim için ağlayıp, sabahlara kadar dualar ettiğini ! 5.gün sesimizi duydular... İnanamadılar ! 5-6 kere daha sordular... Sonra biz ağladık, onlar ağladı... Çıktık, çıktık ama... Komşularımız orda kaldı, arkadaşlarımız orda kaldı, işten geldiğimde oynadığım çocuklar orda kaldı, çok sevdiğimiz evimiz herkese mezar oldu... 5 gün ne mi yaptık? Hiç kıpırdayacak yerimiz yoktu ! Suyumuz yoktu ! Toprak bulsak, onu bile yiyeceğiz, ama taştan duvardan başka hiçbir şey yoktu... Sohbet ediyoruz, bazen güzel şeyler geliyor aklımıza, gülüyoruz... Çoğunlukla ağlıyoruz, bağırıyoruz, taşlara / duvarlara vuruyoruz... Babam hep 'helalleşelim' dedi, hep susturdum ! Onu bile beceremedim... 'Ölmeye yakın helalleşeceğiz' dedim... Belki ölecektim, ama onu bile kabullenemedim... Ailem benim şansım... Bizi güçlendiren, 6 kişinin bir arada olma şansına sahip olmaktı... Ölüm olacaksa bile, yanyana ölmekti... Herkesin bizim kadar şanslı olmasını ve böyle bir mucize yaşamasını dilerdim... Keşke elim herkese uzansaydı, her şeyi değiştirebilseydim... Şimdi, tanımadığım insanlara ağlıyorum, kayıp canlarımız için her gece dua ediyorum... Şimdi hiç kimse, hiçbir şey eskisi gibi değil ! Yanımızda olan, bizi anlayan, bizi yüreğinde hisseden herkese minnet duyuyor, sevgiyle sarılıyorum !
6 Şubat'ı unutmayın, unutturmayın..."
Bunu niye bu kadar sık tekrar ediyoruz, hiç düşündünüz mü ?
Depremin ilk 3 günü değildi sadece, unutulduğumuz anlar, ondan !
Bu kente 31 Mart yerel seçimleri için geldiği çok belli partili Cumhurbaşkanı, onu dinleyen yaralı yaşamlara umut vermek yerine, ADAYINI işaret edip 'YA SEÇERSİNİZ YA DA...' derken, aslında hiç hatırlanmamışız, bunu anlıyor insan ! Aynı şehrin belediye başkanı, herkese ve partisinin genel merkezine gücünü ve halk desteğini ispat etmek istercesine yaptığı seçim konvoyunun bol arabalı kalabalığında ilerlerken, yolun her iki tarafında, bu kentin 6 Şubat yıkılmışlığını geride bırakıyordu aslında, HAYAT KALDIĞI YERDEN DEVAM EDİYOR dercesine ama... Kalan hayatların giden hayatlarla beraber nefessiz kaldığı bir kentte olduğunu unuttu o da !
Fısıldaya fısıldaya da değil, bağıra bağıra !
İnsanlığımızdan utandık, ama onlar utanmadı !
Peki, ne yapalım...
Hiç istemediğimiz adayların listesi içine mahkum edilen o tek oyumuzu kim için sandığa atalım ?
Cevapsızım...
Beni cevapsız bırakan Türkiye İşçi Partisi'ne o yüzden çok kızıyorum ! İYİ Parti'den devşirme bir adayla, Hatay'a İŞTE UMUDUNUZ dedikleri için çok kızıyorum ! BARIŞ ATAY gibi güvenilir, halkta karşılığı olan, deneyimli bir isim, bu UMUT gibi görünen UMUTSUZLUĞA seyirci kaldığı için çok kzıyorum ! Hatay'daki SOL İTTİFAK, yine ve her zaman ki gibi birbiriyle çarpışarak sandıklara ilerlemeyi tercih ettiği için çok kızıyorum ! CHP gibi köklü geçmişi olan siyasi bir hareketin ADAY BULAMADIK deyişindeki acemiliğe, eldekine MAHKUMUZ deyişine kızıyorum en çok da !
Haklısınız, çok kızgınım...
Şair ne güzel söylemiş...
Ne güzel bir hayalim vardı benim;
Sağım merhamet,
Solum şefkat olsun isterdim...
Şimdilerde sağım solum;
Solunda, adına kalp dedikleri,
Koca bir taş taşıyan insanlarla kaynıyor...
Hayatı boyunca kimseyi sevmeyi becerememiş insanlar...