Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 314 defa okundu.

Biraz KARAGÖZ Biraz ŞARLO

Cumartesi günü Antakya’da da start alacak olan İşçi Filmleri Festivali’nin 12. noktasında durup da, Festival afişlerine dünden bugüne konuk olan Karagöz ve Şarlo’da takılı kalmamak mümkün mü ? Haklısınız ! Değil! Mümkün değil !

Tamam da, ‘NİYE ONLAR’ ?

Niye, Karagöz ve Şarlo ?

 Buna dair cevabı Aydan Çelik o kadar güzel betimlemiş ki, sizle de paylaşmak istedim…

 *

 Neden Karagöz ve Şarlo?

 Çünkü…

 İkisi de ‘toprakta karınca, suda balık, havada kuştur’…

İkisi de hakikattir, hayal perdesinden…

İkisi de küçük ‘büyük’ adamlardır ervah-ı ezelden…

İkisi de koparmıştır ipini, feleğin ellerinden…

İkisi de gönül işçisidir, ekmeğini ‘taştan’ çıkaran…

İkisi de bitmeyen bir Cumartesi’dir, güneşli günlerden…

İkisi de has tembellerdir, aylaklık mektebinden…

İkisi de özgür ruhludur, gelecek filan takmayan…

İkisi de çomaktır düzenin tekerine,

eyvallahları yoktur otoriteye…

İkisi de gerçekçidir, imkânsızı isteyen…

İkisi de hayal gücüdür,  gerçeğin çölünden…

İkisi de kaybedecek şeyi olmayan,

patlak bir ayakkabı, eski bir ceketten…

İkisi de umuttur, sol memenin altındaki cevahirden…

İkisi de karaşındır,‘gözü kara’ iki sürmeli…

İkisi de uzanamadığı ciğere demez ‘mundar’,

çıkar alır o yerden…

İkisi de çalar göle maya, “tutar mı ola” demeden…

İkisi de şarabi eşkiyadır, Robin Hood, Dadaloğlu,

Bedrettin meşrebinden…

İkisi de Karagöz’dür Şarlo iken;

Şarlo’dur Karagöz iken…

 *

Şu sözü hatırlatıyor :

 Tek bir liderim var, tek bir önderim: O da KENDİM… Kendi ayağımın üstünde, hiçbir değere, kuruma ve inanca YASLANMADAN duruyorum... Ve de sonuna kadar kendi ayaklarımın üzerinde duracağım… Hiçbir şeye, hiç kimseye ve hiçbir kuruma asla boyun eğmeden…

 “Ertelenmiş cümlelerim yok” diyenlerin dediği gibi…

 O yüzden, yarına ertelenmiş bir özgürlüğü değil, bugün, şimdi ve hemen burada olan özgürlüğü istiyorum… Ama bunun yolu diğer herkesin de SEN KADAR özgür olmasından geçiyor… O zaman, Agnes Heller’in tarifindesin ya da değilsin !

 Nasıl mı ?

 Bazı insanların vicdanı vardır, içleri acır; sessiz kal(a)mazlar, görmezden gel(e)mezler. Yol ayrımlarında tereddüt etmezler, bir kişilik edinme kaygısı güderler, sürüklenmezler, tavır alırlar. Hayatlarının merkezinde bir tek kendileri yoktur, ötekini içerme bilgisini edinmek için çaba gösterirler, yorulurlar… Uçurumun kenarında yaşarlar… Aslında ONLAR, koyunlar arasındaki keçidir !

 Nasıl mı ?

 Bir yerde okumuştum, o KOYUN ve KEÇİ olma halini…

 Orada der ki ;

 Ait olamama, farkındalık denilen şeyin yan etkisidir. Sürekli sorgularsın gündelik yaşamı… Neden erken kalkıyorum ? Neden konuşmaya bile tenezzül etmeyeceklerimin emirlerini yerine getiriyorum ? Neden bu insanlarla aynı atmosferde kalmak zorundayım ? Koyun olabilmekten gurur duyanlar arasında bir keçisindir artık... Sistemin dediklerini, kutsal bir buyrukmuş gibi yerine getirip ve bundan aşırı derece de haz duyan, kıdemli koyunların arasında huzursuz olursun... Bir koyunun farkında olmadığı en büyük şey, sistemin işleyişinin belirleyicisi olmamasıdır... Bulunduğu konum, sistemin işlemesi için bulunması gereken konumdur... Koyun, hiç bir kuralı belirleyemez, ama var olanı uygular... En büyük ödülü işe görevini yerine getirdiğinde önüne dökülen OTTUR yemesi için...ŞARLO ve KARAGÖZ’ün hayat mücadelesinde bu OT’un yeri yok, biliyorsunuz değil mi ? Ama siz de haklısınız, KOYUN olmak gayet güvenli, hatta kabul edilebilir ! Ama derdiniz KENDİNİZ olmaksa, hele ki ÖZGÜR, davanız KEÇİ olmaktan geçiyor !

 Ve hayatla inatlaşmaktan !

 Hazır mısınız ?