Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 50 defa okundu.

Biraz bu kenti konuşalım NE İSTİYORUZ’u en çok da

-

Dünyanın bir hücre olduğunu unutmak için inşa ettiğimiz hücrede, sessizlik, perdeler kadar kirlidir oysa…

-

Yok, bugün sessiz değiliz !

Konuşacağız !

Seçimleri !

Adayları !

İsimleri !

Kenti !

Bizi !

Aslında yakından baktığınızda, yerelde de durum, Millet İttifakı ile Cumhur İttifakı arasındaki o ‘ADAYINIZ KİM’ polemiğinden çok da farklı değil ! Kimi, adayını bugünden ilan ediyor, kimi de yıpranmasın, taze kalsın diye köşe bucak saklıyor !

Ara ara oturup konuştuğumuz bir şey, yerel seçimlerin Hatay’daki aday isimleri, ki 2024’e daha çok var, haklısınız ama… Şimdiden adı ‘OLMAZSA OLMAZ’ olan da var, ‘NEDEN OLMASIN’ denen de, ‘BİR DAHA ASLA’ diye etiketlenen de !

Anlayacağınız, seçimlere daha çoooook var desek de, kulisimiz de dedikodumuz da şimdiden çok fazla !

Ben mi ?

Antakya’da yaşayan biri olarak, iki dönemdir AKP’li Belediye Yönetimleri tarafından organize (!) edilen bir ilçedeyim ! Açıkçası, İsmail Kimyeci dönemini, en azından parkların düzenli temizliği adına daha başarılı buluyorum ! Madem bununla başladık; isimleri, VER MEHTERİ edasıyla Şehit olanlardan seçilen parklarımız NİYE bu kadar bakımsız, soralım mı ? Mahallelerdeki parkların bakımsızlıkları, köşede bucakta kalmalarından mı, bunu da ! Hatta niye hiç birinde tek bir çiçek ekimi bile yapılmaz, bakın en çok da bunu !

Sayın Kimyeci’nin, eski Antakya’nın yüzyıllık taş ve ahşap evleri arasına asfalt yollar yapma sevdasını mı ? Unutmadık ! Tabi o bunu yaparken, bu kentin mimarları; yapılana, bozulana, yok edilene niye o dönem SESSİZ kaldı diye soranlar da yok değil !

Onlar da haklılar !

Yine de sormak isterdim, kendisi de MİMAR olan Sayın Kimyeci’nin, tarihi ve kültürü ile bu kadar ön planda olan bir kent adına neden böyle bir tercihte bulunduğunu…

Şimdi ki Antakya Belediye Başkanı İzzettin Yılmaz’ın restorasyon çalışmaları ise onu Kimyeci’den bir adım öne atıyor bence ama… Bu kentin geleneksel yaşamının belki de en göz alıcı noktası Uzun Çarşı’yı niye modern bir AVM görüntüsüne soktu, ona da bunu soralım !

Aslında herkes çok beğendi !!!

Açık açık eleştireni duymadım henüz !!!

Sanırım, bunu hep yapıyoruz… Duymak istenilene yatırım yapıyoruz… Belki de korkuyoruz… Herkesin kol kola girmiş ittifakına karşı durmaktan ürküyoruz…. Gerçeği söylemek yerine, makyajladığımız, allayıp pulladığımız yalanı servis ediyoruz…

Böylelikle sürüden de kopmuyoruz !

EXPO’da yaşananlar gibi !

Kime sorsan, orada da her şey MUHTEŞEM, tek kelimeyle HARİKA ! Hatay’ın ekonomisi, bu yatırımla öyle bir canlandı ki, sormayın gitsin ! E tabi bir de bahsedilen milyonlarca ziyaretçi konusu var… Ücretsiz konser alanlarına girip çıkanları eksiltince, o MİLYON denenden geriye kaç kişi kalıyor, merak ediyor insan ! Sanat Sokağı’ndakilerin KİMSE GELMİYOR şikayetini dinleyen biri olarak, o MİLYON kalabalığının ıssızlığını belki de daha fazla konuşmak gerekiyor… Yapılan binalara bakıyorsunuz mesela… Ne mimarisi ile seni hayran bırakıyor ne de bu kentin tarihini yansıtıyor, seçilen yapıların hikayesi, çizgisi… Bir de koca bir havuz var, yapılanların orta yerinde ! Kendi halinde ! Sesiz, sakin ! Dubai de ünlüdür, havuzlarıyla, ama en çok da o havuzların fıskiyeleriyle ortaya konan hikâyesiyle ! Hatta dünyanın en büyük koreografik fıskiye sistemine sahip kenti desek mi, onlar için ? Peki, bizdekine kattığımız NE var, sorayım mı ?

Anlayacağınız,

…karnından konuşan, alt yazı ile hayatını fısıldayan, duyulması istenende durmayı sevenlerin memleketinde, bir günü daha tükettik, ama en azından bugün de KENDİMİZ olduk !

Sahi,

…şu kısacık hayatlarımızın tüketildiği bu kent için bir şeyleri SESLİ isteme, dile getirme vaktimiz gelmedi mi ?

Gelsin…

Biraz rahatımız bozulsun…

Hatta birilerinin de rahatı bozulsun…

Niye mi ?

Elisabeth Kübler versin cevabı;

“Tanıdığım en güzel insanlar; yenilgiyi, acıyı, mücadeleyi, kaybı yaşamış olan ve diplerden çıkış yolunu kendileri bulmuş insanlardır… Güzel insanlar, öylece ortaya çıkmazlar ! Onlar, oluşurlar…”