Biraz, az biraz Hayat üzerine konuşalım
Aslında bunu hep yapıyoruz ama…
Kıyısından, köşesinden oluyor hep ! Ortasında durup, bakamıyoruz etrafımıza, kendimize ! Belki de bunu yapabilmek için kafamız da çok rahat olmuyor ! O yüzden de KENDİMİZ denene sıra bile gelmiyor !
Bugün, hayat üzerine konuşurken, Ece Temelkuran’ın “İçeriden Kıyıdan Konuşmalar” adlı kitabı yapsın istiyorum, o KENDİMİZ denende durabilmeyi ! Ara ara bazı sayfalar fısıldasın cesaretimizi, korkaklığımızı, yaşadıklarımızı, bize yaşatılanları !
En çok da, bize dayatılan yollarda değil, ama KENDİ ayak izlerimizle oluşturacağımız yollarda yürümeyi !
Mesela, ilk okuma şöyle der bu konuda;
“Biri, alıp başını gitmeye, artık emniyetli hayatına bir son verip iç sularının yönüne göre akmaya karar verdiğinde, NİYE etraftaki herkes büyük bir paniğe kapılır? Herkes, NİYE hayatının hatasını yaptığını söyler, biri, sıradanlığın kalabalık otobanından çıkıp da denenmemiş yollara sapmaya kalktığında? Çünkü insanlar korkarlar. Korkularına göre kurdukları hayatlarını sıkıntıyla sürdürüp dururken, başka bir ihtimalin mümkün olduğunu bilseler, artık onlar da bu riski göze almak zorunda kalacakları için, bayat hayatlarını onaylayıp, hep birlikte ‘başka hayat zaten olamaz, doğrusu bu’ derler. Demek mecburiyetindedirler.” (s.79)
Sanırım, birbirine benzer, ONAYLI yaşam formlarımız buna dair !
Oysa ki tek 1 KEZ yaşanıp bitecek bir ömrümüz var, hepimizin !
Erteleyeceklerimiz için bir hak daha tanınmayacak, hiçbirimize !
O zaman, ikinci okuma gelsin…
“Hayat canınıza kastedecek kadar başka birine dönüştürmeye çalışıyorsa sizi, siz de KENDİNİZİ korumayı öğrenmelisiniz aslında. Çünkü bir hayatınız var ve ne olacaksa, burada olacak. Sanki çoğumuz, ‘deneme 1’ tadında yaşıyoruz hayatı. Öyle değil işte! Ne yapıyorsan o! O hayal edilip ertelenenler için bir ek süre verilmeyecek, yarışmacılarımıza!” (s.102)
Sahi, hiç soruyor musunuz kendinize, NE İSTİYORUM diye ?
Vardır ya bir iç sesimiz, bizi, alışılmışın dışına çağırır hani !
Aslında bastırmaya çalıştığımız, duymazdan geldiğimizdir o !
Çok da sevmeyiz hani !
Çünkü dedikleri, ASIL ne istediğimizdir, ama korkutur da !
Haklısınız, sıradaki okuma buna dair;
“Sen, bundan böyle sadece istediklerini yap. Her bir şeyi seçerken, içinin hayvanlarına sor. Senin için doğru olanı onlar biliyor. Bir tanesi yüzünü ekşitse, ciddiye al bunu. Çünkü böyle yapabilirsen eğer, içinin suyu, akması gereken yere akacak. Sonunda bir yerde birikilecekse eğer o, senin istediğin yer olacak. Suyun akışını bozma, korkularınla. Sakın bozma! Yoksa yanlış yerde birikip yosun tutturursun, hayvanlarına. Bu cümleleri anladığından emin ol ve sakın hafife alma. Doğru yoktur, çünkü suyun akmak istediği yer vardır sadece. İçinin suyunda senin sırrın saklı. Belki de içinin suyu, senden daha iyi biliyor, senin aslında ve en çok ne istediğini, nereden birikmen gerektiğini...” (s.148)
Şimdi sıra kadınlarda, erkek egemen toplumun kadınlarında !
Genelde hayatları bir evlilikle çizilen, değişen, bazen de rafa kalkan kadınlarda !
Denilen mi?
“Bu hayatta kadınlarla ilgili en derinden kahrolduğum bir mesele varsa, o da budur; Kadınların, kendilerini yavaş yavaş yok etmeleri! Gelenekten, mecburiyetten veya genellikle olduğu üzere, bir erkekten dolayı kendi ışıklarını söndüren kadınlardır. Orada müthiş bir trajedi var, müthiş bir haksızlık. Kanıtlanamayacak bir cinayet sanki, ağır ağır işlenen...” (s.218)
Sanırım, buraya kadar yeterince konuştuk hayatı, kendimizi, yol haritamızı, korkularımızı…
Peki, yola çıkışlarımızı !?
İlk adımımızı !?
En zorunu !?
Haklısınız, finalimizi de buna dair yapalım…
“Gidilen yer, gidilecek serüven, orada neler görüleceği değil, önemli olan yola çıkmanın bizatihi kendisi. Burada olmamak ya da orada olmak değil. En heyecanlı, en sevilesi mekân, ikisinin ortası. Bu yüzden severim havaalanlarını. Hiçbir yerdesindir çünkü. Hiç kimsesindir. İnsanların pek sevmediği bağlantılı uçuşlar arası havalimanı bekleyişleri bu yüzden şahanedir bana göre. Çünkü orası, yolun tam ortası… Hiçbir yerin tazeleyici rüzgârı…” (s.312)
Sizi bilmem ama, denilendeyim…
Çıkılan her yol, tazelendiğiniz rüzgarın ta kendisidir bazen !
Bazen de :)
Evet…
Hep bir risk var, ki hayat da böyle daha güzel değil mi zaten !?
Deneyin ;)
Korkularınız değil, siz kazanın !