Bir Poşet Hayat... İtibardan Tasarruf Olmaz!
Bugün, bir vatandaş anlatsın önce...
Ankara'nın değil, Anadolu'nun itibarını!
İşte o kelimeler:
"Eskiden aldığımız et, bir kaç kilo olurdu... Onu da ufak ufak parçalara ayırır, her yemek için porsiyonlardık ! Artık toplu almıyoruz eti... İhtiyaç oldukça... O da gram hesabı üzerinden ! Şimdilerde yiyemediğimiz sebzeler var mesela... Diğerlerine göre daha pahalı olanlar ! Ben sanmıyorum ki eskiden ZENGİNİN alışveriş yaptığı marketlerle FAKİRİN alışveriş yaptığı marketler ayrı olsun ! Şimdi bu o kadar açık ki... Migros gibi daha üst markaları satan marketler yerine, adını dahi duymadığımız ürünleri raflarına koyan diğer marketlere gidiyoruz artık ! Eskiden, baldo pirincin en iyisini alırdık, markasına da bakardık ! Şimdi öyle mi ? Neredeyse pilav için bile kırık pirinç alacak hale geldik ! Geldik de ne demek, ben alıyorum mesela... Şimdilerde, sabaha karşı ucuz et kuyruğuna da girer olduk ! Bu da oldu ! NE VAR Kİ, diyeceksiniz belki... Haklısınız ! Buna ihtiyacı olmayan, ihtiyacı olanın derdinden anlar mı ? 31 Mart için bazen arıyorlar, telefondan ! Parti adaylarını anlatıyor, arayanlar ! BİZİMLE HER ŞEY DEĞİŞECEK diyor ! O derken, ben gülümsüyorum, ne yalan söyleyeyim ! Başımızdaki mesela ! Her seçimde demiyor mu, BU FAKİRE YETKİ VERİN diye, hatta son deyişinde YEREL YÖNETİMLERİ BİZE VERDİĞİNİZ ANDA ÜLKEMİZİ UÇURMAYA DEVAM EDECEĞİZ diye de bir cümlesi var ! E biz zaten uçuyoruz... 7500'den 10 bine yükselen emekli maaşımla, karım ve ben, açlık ve yoksulluk sınırının altında her gün uçuyoruz ! Eksik gıda almaktan, umutsuzluktan, hayatın yorgunluğundan, yılllardır eve tıkılan / tatilsiz yaşamlarımızdan, tasarruflarımızı bile geçim derdimize kurban etmekten, artık yastık altı diye bir güvencemizin kalmayışından, biriken faturalardan...
Yardım yapan yerler var, istesek başvururuz ama, utanıyorum...
Eşim diyor ki, ONLAR UTANSIN !
Elime tutuşturacakları bir poşetin içine bir kutu salça, küçük bir şişe sıvı yağ, bir kilo pirinç, bulgur, mercimek, bir de tuz / şeker koyanlardan Allah razı olsun da... Yapamam ! Allah vermesin ama, açlıktan öleceğimi bilsem, gidip o sıraya giremem ! Bunca yıldır başımı yere eğmedim kimse için, ama düştüm, düştük...
Bunu size yazarken bile gözümden yaş geliyor ! İsterseniz kullanın bu anlattıklarımı, ama ismimi vermeyin ! Yardım istediğimden de değil ! Sadece utanıyorum, şu yaşımda düştüğüm bu parasızlıktan ! Bize, "inancını Allah'la yaşa, yardımını da kalbinle paylaş" dendi hep... Bugün, Cuma namazına giderken bile padişahların görkemiyle gidenleri izliyorum da, elime tutuşturulan o bir poşet hayat geliyor aklıma..."
Yönettikleri ülkede, devletin hazinesinden, onlara YAŞANIR BİR HAYAT kılmak için bile uygun bir maaş zammı çıkartamayanlar bu halde ilerlerken, yoksul yaşamların orta yerinden akan o geniş caddelerden, BİR POŞET HAYAT haline gelenler bunları anlatıyor sessizce ! Bir kutu salça, küçük bir şişe sıvı yağ, bir kilo pirinç, bulgur, mercimek, bir de tuz / şekeri o poşete koyup İDARE ET diyenlerin ülkesinde, KENDİNE MÜSLÜMANLARIN yarattığı gelir adaletsizliğinde anlatıyor !
Peki, bunu niye suratlarına vuramıyoruz, bize dayattıkları bu hayatları neden reddetmiyoruz ?
Breaking Bad / Kırılma Noktası dizisinde şöyle bir replik geçer...
"Tüm hayatımı, olabilecek ve olamayacak şeylerden korkarak geçirdim... 50 yılım böyle geçti... Sabahın üçünde uykularımdan uyandım... Ama ne var biliyor musun ? Teşhisimden beri deliksiz uyuyorum ! Şunu fark ettim ki, korku, bu hayattaki en kötü şey... Gerçek düşman o... Bu yüzden ayağa kalk, gerçek dünyanın karşısına çık ve ona vurabildiğin kadar hızlı bir şekilde vur..."
Demem o ki, 31 Mart'ta o BİR POŞET HAYAT yapılan bizler için bir VURMA hakkı var !
Tercih bizim...