Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 423 defa okundu.

Bir ömür geçip gidiyor Peki en mühim olanı ne

Süreyya Berfe ne güzel söylemiş…

-

Biz hep yaralı kuşları sevdik.

Sevdikçe iyileştiler,

İyileştikçe uçup gittiler…

-

Peki ya kendi yaralarımız…

Pansumanı geciken hallerimiz…

Bugün buna dair iki hikâye okuyalım mı ? Kısa hikâyeler… Bize BİZİ anlatsınlar ! Hayatın içinde nerede olduğumuzu göstersinler ! Geçip giden zamanın kalabalığında NE KADAR KAYBOLMUŞUZ, bunu netleştirsinler… Ardından da kendimizle göze göze getirsinler…

Evet…

İlki gelsin mi ?

-

Hikâyede anlatılan efsaneye göre, bir kadın, bir gün kucağındaki çocuğu ile birlikte bir mağaranın önünden geçerken, içeriden gelen bir ses duyar:

“İçeri gir ve ne istersen al, ama en mühim olanı unutma! Ayrıca… Sen çıktıktan sonra kapının bir daha asla açılmayacağını da dikkate al! Ancak bu fırsatı kaçırma, ama yine de en mühim şeyi unutma…”

Kadın mağaraya girer ve büyük bir servetle karşılaşır. Yığınla altın ve mücevherleri görünce şaşkına döner ve çocuğunu yere bırakarak, hemen büyük bir hırsla mücevherleri toplamaya başlar.

Bu sırada o esrarengiz ses yine duyulur:

“Yalnız sekiz dakikan var…”

Sekiz dakika çabuk geçer.

Kadın, toplamış olduğu kıymetli taşlar ve altınlarla birlikte mağaranın dışına koşar ve kapı kendiliğinden kapanır… Bu sırada çocuğunu içerde unutmuş olduğunun farkına varır, ama iş işten çoktan geçmiştir. Ağlamak, sızlamak, dizini dövmek, saçını-başını yolmak fayda vermez. Kapı, bir kere daha açılmamak üzere kapanmıştır.

Zenginlik mi?

Uzun sürmez, ama o gün omuzlanan ümitsizlik hep yaşar…

Aynı şey, çoğu zaman çoğu insanın başına gelir. Bu dünyada yaklaşık 80 senelik ömrümüz vardır ve bir ses daima bize, “Sakın en MÜHİM şeyi unutma!” der gibidir.

-

Şimdi o MÜHİM  şeylere gelsin sıra…

Bize, KAYBOLMUŞLUĞUMUZU anlatsın…

Ama anlatırken de, ‘DÜŞÜN’ dediği unutulmasın…

Evet…

Sıra ikinci hikâyemizde…

-

Bir grup kadın, “Kocanızla sevgi dolu bir evlilik yaşayabilirsiniz” konulu bir seminere gider.

Semineri yapan Psikolog sorar:

–“Kaçınız kocasını seviyor?”

Bütün eller kalkar.

Psikolog tekrar sorar:

“Bunu ona en son ne zaman söylediniz?”

Bazıları “bugün” der, bazıları “dün”, bazıları hatırlamaz. Psikolog kadınlara cep telefonlarını çıkarmalarını ve kocalarına, “Seni seviyorum” mesajı çekmelerini, sonra da telefonlarını birbirleriyle değişmelerini, gelen cevapları okumalarını ister…

Kadınlar söyleneni yapar ve bekler.

İşte kocalardan gelen cevaplardan bazıları:

– “Ne oldu? hasta mı oldun?”

– “Ne demek istiyorsun?”

– “?!?”

– “Yine arabayı mı çarptın?”

– “Yine naptın? Bu defa affetmeyeceğim.”

– “Kaç para lazım?”

– “Beni mi? Annen mi geldi?”

– “Kimsiniz?”

-Eldeki iki hikaye ASLINDA tek bir şeyi anlatıyor !

Hayatı…

Ve onu nasıl tükettiğimizi…

En çok da kendi tükenmişliğimizi…