Bir elin verdiğini DİĞER EL BİLİRSE
Hayatın içinde, ama YOKSULLUK başlığında durup da ÖTEKİ olmuşlara, YOKLUK içinde ayakta durmaya çalışmışlara, hayata hep birkaç adım geriden başlamışlara YARDIM çalışmasına katıldınız mı hiç ? Hiçbir şey beklemeden, gözlerinizin içinde MOLA vermeye hazır YORGUN düşmüş bedenlere bir tas ÇORBA uzattınız mı hiç ?
EVET diyenleriniz vardır…
HAYIR diyenleriniz de…
Ama öyle zordur ki o derinden bakan gözlere gözlerinizle değmek… O an nasıldır, biliyor musunuz ? VİCDAN denende durur ve yüreğinize oturan o çaresizliğin ortasında nefes almaya çalışırsınız… Size çok şey anlatmaya çalışan o SESSİZ bir çift gözün aslında ÇIĞLIK ÇIĞLIĞA hayatını haykırmaya çalıştığını hissedersiniz… İlk adımınızda size koşacak bir çaresizliktir karşınızdaki, bunu anlarsınız…
Yurt dışında ve Türkiye’de buna dair çalışmaların içinde olmuş ŞANSLI biri olarak, o bir çift gözden damlayan birkaç kelimenin sahipliğinde birkaç cümle paylaşmak istiyorum… Ardından bugünkü konumuza geçelim… YARDIM denen hikayenin Antakya ayağında duralım… Dururken de, BİR ELİN VERDİĞİNİ DİĞER EL BİLMESİN diyenlerin memleketinde NE yapıyoruz, onu anlayalım !
İşte bende emanet kalan o sözler…
“İnsanlardan bir şey istemekten vazgeçeli çok uzun zaman oldu… Aslında ne kadar uzun zamandır sokaklarda yaşıyorum, ben de bilmiyorum… Alıştım galiba ! Yanınızdan geçip gidenlerin size bir yaratıkmışsınız gibi bakmasına alıştım ! Hatta ellerindeki madeni parayı atar atmaz adımlarını hızlıca uzaklaştırma çabalarına da alıştım ! Sana bir şeyler uzatırken, gözlerinizin içine bakmamaya çalıştıklarını anladığınız o an, vazgeçmeye alıştım ! Dedim ki kendi kendime… ‘Artık gerçekten de yalnızsın…’ Yalnız olduğunuzu size anlatan an, sokaklardaki çaresizliğiniz olmuyor, ama diğerlerinin size davranış şekli oluyor… Ve işte bunu anladığınız o an, ALIŞTIM dediğiniz an oluyor, VAZGEÇTİM dediğiniz an oluyor…”
Londra’da bir kilisenin yardım merkezinde kendisine uzatılan bir kase çorbanın ardından sohbet ettiğimiz bir evsizdi bunları söyleyen… Yıllar geçti üzerinden… Peki, bu şartlarda yaşayanların duyguları değişiyor mu, ülke ve şehir değiştirdikçe ? Yok, değişmiyor !
O yüzden tekrarımız…
BİRAZ DİKKAT deyişimiz…
YARDIM denilene VİCDAN ekleyişimiz…
‘Bir elin verdiğini diğer el bilmesin’ ısrarımız…
Bunu da İNATLA tekrar edişimiz…
Şimdi gelelim mi Antakya’ya ?
Aslında hem Antakya’ya, hem tekrarımıza !
Biz yazmaktan SIKILDIK, söylemekten, BÖYLE OLMAZ demekten, EMEĞE SAĞLIK ama OLMAMIŞ diye eklemekten ! Ama anlaşılan o ki, YARDIM deneni FOTOĞRAFLAMAK geleneğimiz ! Hele ki o bir çift gözün çığlığında anlatılmak istenen hikayeleri fotoğraflayıp İŞTE O HİKAYENİN SAHİPLERİ demek, vazgeçilmezimiz !
Peki, hiç düşünmüyor muyuz ?
Kendi kendimize hiç sormuyor muyuz ?
Tek bir şey !
Vicdani bir şey !
Düşünsenize… Belki anlatmak istemiyorlar… Hikayelerini paylaşmak istemiyorlar… ‘YOKSULUM’ demek zorunda bırakılırken, bu şekilde sahneye çağrılmayı reddediyorlar… Ama ÇARESİZ, kabul ediyorlar ! Onlara uzanan YARDIM (!) karşılığında patlayan flaşların ışığında kendi karanlıklarının bu denli afişe olmasından nefret ediyorlar… Ama çaresiz, POZ veriyorlar… Ellerine tutuşturulan YARDIM (!) paketleri ile POZ veriyorlar… BİR ELİN VERDİĞİNİ DİĞER EL bilmesin diyen bir memleketin geleneğinde, aslında ÇOK şey söylemek istiyorlar, ama susuyorlar…
Evet…
Geçtiğimiz gün Antakya Belediyesi bir yardım çalışması yapmış yine… Hani, “Kardeşinle, Sevgiyle Paylaş Projesi” kapsamında… SEVGİYLE paylaşılan bir YARDIM’ı fotoğraflama geleneklerini ise sürdürmüşler ! Antakya’nın Sofular ve Aydınlıkevler Mahallelerindeki YOKSUL vatandaşlara verdikleri yardımları POZ POZ biz medya mensuplarına iletmişler ! YARDIM ETTİK demişler ! O POZ POZ karelere de yoksulluğun çaresizliğinde duranları eklemişler !
Ama OLMAMIŞ !
Bu şekilde OLMAMIŞ !
Yapılan iş VİCDANİ olmamış !
Merak ettim…
Yanlıştaki ısrarınız, tekrarınız NİYE ?