BİR dün BİR de bugün
Kutuplaştırma dediğimiz şey, siyasetin ne kadarı ? Yönetilenleri, ‘bizden’ ya da ‘onlardan’ diye ayırmak, eldeki siyasi algının kaçta kaçı ? Peki, buna niye ihtiyaç duyulur sahi ? Bütünü yönetmek yerine, parçalara ayrılan bir bütünün birbirini yemesini seyretmek, neden bir ihtiyaç halini alır ?
Böylesi daha mı kolay ?
Fikret Başkaya okuyanınız bilir…
Eleştirel yazılarıyla tanınan sol görüşlü bir yazardır…
Düne dair notlarını okurken, başladığımız o şeye dair yazmış ve o kadar güzel resmetmiş ki eldeki kutuplaşmayı, geldiğimiz noktayı, gittiğimiz adresin griye batmış halini…
Okurken korkutuyor aslında…
Korkuturken de sarsıyor…
Yazdığı mı ?
*
1960 yılında Mülkiye’de (SBF) birinci sınıf öğrencisiydim. Adnan Menderes’in Demokrat Partisi 1950’den beri üç dönemdir iktidardaydı. Muhalefete ve basına yönelik baskı ve şiddet almış başını gidiyordu. O kadar ki, muhalif gazeteler yasaklanmadığı günlerde bazı sayfaları beyaz çıkardı ve gazeteyi koynumuzda saklardık… Devlet Radyosu iktidarın borazanıydı… Rejim tam bir parti-devlet halini almış, her türlü keyfilik ve baskı sıradanlaşmıştı. Toplum kutuplaştırılmış, DP’li olanlar olmayanlar ( Vatan Cephesi ve geri kalanlar) olarak ayrıştırılmış, kahveler, camiler ayrılmıştı.
*
HAYIR ve EVET gibi gayet demokratik olması gereken bir OYLAMA öncesinde yaşadıklarımızı düşünürken, eldeki DÜN gözümün önüne geldi defalarca…
HAYIR oyu verecek vatandaşları AÇIK bir dille TEHDİT edebilecek kadar ileri gidebilen iktidar sahiplerini dinlerken hele ki… Dinlediklerime, YA EVET ya da İÇ SAVAŞ diye nara atanlar eklenirken hele ki… O naralar arasında ayağa kalkan bir Savcı vekilinin HAYIR oyu verecekleri HEDEF göstermesini izlerken hele ki…
Aslında bir şeyi fark ettim…
Yaşadığımız TEKRARLARI…
Tekrarlarımızın derin korkularını…
Van Mitingi, tarihler Ekim 2015’i gösteriyor…
Dönemin Başbakanı Davutoğlu konuşuyor…
"AK Parti iktidardan indirilirse, ya bu terör çeteleri dolaşacak ya da eskiden olduğu gibi 'Beyaz Toroslar' dolaşacak…”
Aradan yaklaşık 2 sene geçti…
Bu defa başka biri konuşuyor…
AK Parti Manisa İl Başkan Yardımcısı Ozan Erdem…
“Size tek bir benzetme yapayım. Eğer yüzde 50’yi geçemezsek ve bu referandum oylamasında başarısız olursak iç savaşa hazır olun…”
Sahi, NİYE ‘faili meçhul ölümlerle bedenleşmiş’ beyaz torosların ya da iç savaş tehlikesinin ülkesi olmak zorundayız, ki sadece demokratik bir oylama ya da tercih bizi ölüme ya da yıkıma ya da savaşa götürmek zorunda ? Bu zorunluluğu bize sunanların çabası ne ? Hedefi ne ? Özenle büyüttükleri korkuların finali ne ?
Cevaplar NE bilmiyorum…
Aslında MERAK da etmiyorum…
Çünkü böylesi bir Türkiye modeli ile ilgilenmiyorum…
Böylesi bir siyaseti hayatımın içine bile almıyorum…
Niye mi ?
Biliyorum…
Başka bir dünya mümkün, bunu çok iyi biliyorum…
Başka bir siyaset de mümkün, umut kokan, umut veren…
O yüzden, HAYIR !