Bir bayrak hikayesi ve bağımsız bir Kürdistan
Rusya’dan Ermenistan’a, İran’dan Suriye, Irak ve İsrail’e ilerleyen o zemini fazlasıyla balçık çizgide oldukça inişli ve çıkışlı bir performans ortaya koyan Ankara’nın dış politikasını neresinden tutsak ve hangi kısmından başlasak bilemedim, ki neresinden tutsak elimizde kaldı ve başladığımız yer aslında bitişti… !
Ankara’nın tam orta yerine, Fransız Le Figaro gazetesinden damlayanlarla başlayalım mı ? Irak Kürt Bölgesel (!) Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesut Barzani’nin son ifadelerinden, hele ki “Kerkük, Kürdistan'ın AYRILMAZ bir parçasıdır” demesinden ve ‘Kürdistan’ ile ‘Bağımsızlık’ kelimelerinin yan yana gelmesinin olağanlığından…
Aslında, eldeki hikaye klasik Türk Filmi gibi !
Başını izlediğinizde sonu da anlaşılan bir film gibi !
Merak ettiğimiz şey, Irak’ta bağımsız bir Kürt Devleti kurmanın zamanının geldiğini söyleyen Barzani noktasında Ankara’nın buna ne kadar hazır olduğu ya da ne kadar hazırlıksız olduğu, ki genelde hazırlıksız yakalanmasına alışık olduğumuzdan soruyoruz, hatta o ısrarla da sorularımızı tekrar ediyoruz !
Sorularımıza kaynaklık eden bilgiyi biraz daha netleştirelim mi ?
Barzani, Le Figaro’ya verdiği röportajında, Kürt güçlerinin, Kerkük’te her hangi bir askeri ya da politik hizipleşmeye karşı oradaki halkı KORUMAYA kararlı olduğunu söylerken, petrol açısından Irak’ın kalbi noktasındaki bu ‘petrolden çok kan kokan’ coğrafya adına Fransız seçimlerine de işaret etmeyi ihmal etmemiş ve “Umarım, Fransa’nın yeni Başkanı BAĞIMSIZ Kürdistan’ı destekler. En azından bunun karşısında durmaz” diye de eklemiş…
Barzani’nin, Fransa beklentisini paylaşırken, Türkiye’nin Ankara’sı noktasında mola almadan ilerlemesi ve buna dair konuşmaması ilginç gelmeli mi? En azından bu konudaki ONAY beklentisine Ankara’dakileri ekleme ihtiyacı göstermemesi dikkatleri çekmeli mi ? Yoksa Ankara’da son dönem göndere çekilen Kürdistan Bayrağı, bahse konu edilmeyen o onayın aslında çoktan verildiğinin bir karşılığı olarak mı görülmeli ?
Hangisi ?
Açıyı birazcık değiştirelim mi ? Özellikle de bölgedeki Kürtler noktasında… Bitmek bilmeyen bölgesel travmalar ve kramplar içinden çıkmak isteyenler noktasında… Ama çıkarken de, bu olası doğum sancısına kendi sancılarını eklemeye hazırlanan ülkeler noktasında…
O halde sorular net…
Irak’ın parçalanma süreci, Suriye’nin parçalanma sürecini de beraberinde getirir mi ? Bağımsız ve ‘petrol zengini’ bir Kürdistan, Suriye’nin kuzeyinde kendileri adına güvenli bir alanın çizgilerini belirleyen Suriye Kürtlerini de bu alana çeker mi ?
Peki ya Türkiye ve İran !
Bu doğum sancısına onlar ne der ?
Öyle ya da böyle, bahsi geçen o bağımsızlık o kadar da kolay değil… Özellikle de, "Bağımsız bir Kürdistan, tüm bölgede hissedilecek siyasi bir tsunami yaratır" diyen Ammar El Hakim gibi Irak siyasetinde etkin isimlerin öfkeli ve uyaran kelimeleri arasında ilerlerken… Ama diğer taraftan, Suriye’den Irak’a, bölgedeki Kürtlerin son dönem Moskova ve Washington ile kurdukları askeri ve politik ittifaklar bu sürecin hızını, evrimini, çapını ve hatta ilanını DİĞERLERİNE RAĞMEN hızlandırabilir.
Aslında bunu biraz Türkiye’deki Kürtler bağlamında da değerlendirmek gerek, ki o yüzden, ortalama 6 milyon (Kürt ağırlıklı) seçmeni olan HDP’nin Genel Başkanı Selahettin Demirbaş’ın, 2014 Temmuz’unda CNN’de yayınlanan bir program sırasında Aslı Aydıntaşbaş'ın sorduğu, “Irak'ta bağımsız bir Kürdistan kurulmasına nasıl bakıyorsunuz” sorusuna verdiği yanıta yakından bakmak gerek…
“Türkiye'nin sınırına komşu bir Kürdistan kurulacaksa, Türkiye’nin sınırları içerisinde yaşayan bu kadar büyük bir Kürt nüfus elbette ki bunu ÖNEMSEYECEK. Bir KARDEŞ devlet olarak, belki de Türkiye’nin en fazla ittifak geliştirebileceği, ekonomik-sosyal işbirliği geliştirebileceği bir devlet olarak görülmesi daha doğru olur. İlişkilerin de bu şekilde düzenlenmesi daha doğru olur.”
Peki, mevcut Kürt siyasetinin eldeki duruma dair gelecek öngörüsü mü?
“Türkiye’deki Kürt halkı için ‘birlikte yaşama çözüm projesi’ bence en uygun projedir ve bu devam etmelidir. Bu arayış devam etmelidir. Bu çözüm olanağı Türkiye için vardır. Yani, ‘Türkiye’de bölünme dışında başka bir seçeneğimiz yok’ pozisyonunda değiliz. Birlikte yaşama isteği de, bunun zemini de çok güçlü.”
Ankara, ‘Türkiye, kendi sınırları dışındaki Kürtlerin devlet olma arayışlarına HAZIR mı’ sorusuna ne cevap verir bilinmez ama, son söylenenler ışığında, ülke sınırları içindeki Kürtlerin HDP ile devam eden siyaset süreçlerini tıkamak, gözaltına almak, tutuklamak ve hatta ‘birlikte yaşamı savunan’ siyasetçi kimlikleri bu çözüm platformundan uzaklaştırmak, ne kadar doğru sahi ?