Bende kazma sende kürek başlayalım mı kazmaya
-
Konuşmak istediğimde, kelimelerim bir yerlere kaçıyor sanki ! Yalnız kaldığımda ise hep benle hepsi ! Bana, kaçmaya çalıştığım korkularımı anlatıp duruyorlar… Kaybettiklerimin fotoğraflarını taşıyorlar… Soruları ise hiç bitmiyor… Cevap vermek istemediğimi bile bile hem de ! Sizi bilmem, ama ben hep kaçıyorum, hem de kendi kelimelerimden… Cevaplarını hiç bulamadığım sorularımdan… Sanırım bu daha da yalnızlaştırıyor insanı… İçine daha çok hapsediyor… Oysa ki en çok korktuğum şey, yalnızlık !
Bir yerde okumuştum…
Şöyle diyor;
“Kimsenin birbirine acımadığı, birinin ötekine yardım etmeyi aklından dahi geçirmediği soğuk ve umutsuz bir dünyada yaşıyoruz... Yalnızlıktan korktuğumuz, ama sürekli yalnız kalmaya çalıştığımız, yalnızlığımızın yetmediği ve bitmediği bir çağdayız…”
Hayat, hepimiz için kocaman bir soru işareti ve ben…
Cevap olmak isterdim, hem kendim, hem ailem için !
-
Bugünlerde, Polonya – Belarus arasındayız…
Dikenli tellere dokunan mülteci yaşamlarda…
Bu kelimeler de oradan !
O tellerin ardına yüklenen umudu, tellerin gerisinden izleyenden !
Aslında birçoğu ile iç içe yaşıyoruz Antakya’da ama… İç içe olduğumuz kadar da uzağız onlara… Uzak durmak bir tercih mi, bilmiyorum ! Birbirine bu kadar yakın durup da uzak yaşamak bir kurgu mu, bunu da !
“Hayatlar, önyargılarla beslendikçe, yönetilir hale geliyor” demiş bir politika uzmanı !
Bu muyuz biz ?
Yaşadıklarımız bu mu ?
Unuttuk aslında…
En çok da EMPATİ deneni !
…ki acısı çok bir memleket coğrafyasında değil miyiz zaten !? Hatta daha yeni başlamadık mı, acısı çok memleketin öfkelerle şekil verilmiş hikayeleriyle helalleşme işine !?
Unuttuk…
En çok da kendi yaralarımız olduğunu !
Diğerlerini bize daha iyi anlatacak olanların varlığını !
Şairin dediği gibidir belki;
-
Eskitti eskileri insanlar…
Ne anılar kaldı…
Ne sıcacık bağlılıklar…
Nerde o güzel insanlar ?
Gönülden gönüle sarılanlar…
Vefayı unutmayan,
Cefayı birlikte sırtlayan,
İki elden bir olan…
O güzel insanlar nerede ?
-
Aslında güzeliz güzel olmasına da…
Çabuk unutuyoruz, o güzeli içimizin en derinine gömenler yüzünden !
Bende kazma, sende kürek, başlayalım mı kazmaya ?
Çıkartalım mı kendimizi, o en derine gömülmüş halden ?
Hadi…