Bazen bir hikayedir, hayat Söylenemeyenlerdir
-
En son ne için itiraz ettim ?
Ne için ayağa kalktım ?
Neye isyan ettim ?
…hatırlamıyorum !
Sanırım,
…hiçbir şeye !
Beni, kendi içimdeki o suskunluğa bağlayan neydi, bilmiyorum !
Sadece, sustum !
-
Bence,
…bilmediği için değil, çok şey bildiği için susar bazen insan ! Sustuklarından korktuğu için susar ! Susmak öğretilmiştir ona ! İşte yarar kelimeleriyse elinden alınmıştır ! Kalanlarsa, ne yüklemini bulabilmiştir, ne de bir cümle olabilmiştir !
Anlamsızdır…
Buna dair bir hikayem var bugün !
Biraz gülümseten, az biraz düşündüren, çokça da sorgulatan bir hikaye !
Belki de bize kendi anlamımızı bulduracak da bir hikaye, kim bilir !
Haklısınız, hadi okuyalım…
*
Stalin ve çalışma arkadaşları, birlikte toplanmış, sohbet ediyorlardı... Birden, yüzünde alaycı bir gülümseme belirdi !
– Sizler, yıllardır devlet için çalışmış, ihtilale emeği geçmiş kişilersiniz ! Söyleyin bakayım, halkın, yönetime kayıtsız şartsız baş eğmesi için yöneticiler nasıl davranmalıdır ?
Salonda bulunanlar, çeşitli fikirler ortaya attılar… İçlerinde; haktan, adaletten, demokrasiden, sürgünden, idamdan, hapisten söz edenler oldu... Stalin, söylenenleri beğenmedi !
– Yönetimi eline geçiren, en güçlü ve en yücedir… Halkın, karşınızda baş eğmesi için ne gerektiğini size bir örnekle göstereyim !
Hemen çalışanlardan birine buyurdu:
– Bana, hemen bir tavuk getirin !
Tavuğu, çabukça bulup getirdiler… Stalin, salonda oturanların şaşkın bakışları arasında, canlı tavuğun tüylerini yolmaya başladı... Tavuğun bütün tüylerini yolup, cascavlak bıraktıktan sonra, salonun ortasına saldı…
Çalışma arkadaşlarına döndü:
– Şimdi izleyin bakalım, bu şaşkın tavuk nereye gidecek !
Zavallı tavuk, çektiği azaptan kurtulmak için aralık kapıdan dışarı çıkmak istiyor, ama soğuktan titriyor… Masaların altına giriyor, ama masa ayakları canını acıtıyor… Duvar diplerine gidiyor, ama her yanı yara bere içinde… Şömineye yaklaşıyor, ama tüysüz derisi sıcağa dayanamıyor... Çaresizlikten, tüylerini yolan Stalin’in bacakları arasına sığınıyor ! Stalin, cebinden bir avuç yem çıkarıyor ve yolunmuş tavuğun önüne tane tane atıyor ! Yemlenen tavuk, Stalin nereye giderse peşinden ayrılmıyor !
Ağızlarını açmış, şaşkınlıkla kendisini izleyen arkadaşlarına gülerek bakan Stalin, şöyle diyor:
– Gördünüz mü? HALK dediğiniz topluluk, bu TAVUK gibidir ! Tüylerini yolacak ve serbest bırakacaksınız ! O zaman yönetmek kolaylaşır !
*
Anlayacağınız,
…hayata dair susuşlarımız da, tutsaklığımız da, hayata karşı aldığımız yenilgilerdir aslında… Aldığımız her yenilgiyle daha da güçlenen korkaklığımız, kaybetmeye alıştırdığımız cesaretimizi öylesine esir almıştır ki, artık kimsenin elimizi, ayağımızı bağlamaya ihtiyacı kalmamıştır ! Biz, o işi beynimizde zaten halletmişizdir !
Düşünün…
Yolunmadan ama :)