Başpolis N.Ç. Rütbesiz eşit bir Türkiye
‘Sen benim KİM olduğumu biliyor musun?’
Bizimki gibi ülkelerde sık sık duyduğumuz bir şeydir bu ! Haddini bildirme şeklidir… Gösterişli bir makam koltuğuna oturan biri için en etkileyici sözcüktür… Kapıları açandır… Diğerlerinin ceket iliklemesi için YETEN, yettiği kadar ARTAN da tek şeydir ! Vatandaşın, diğerleri noktasında BİREY olamadığı, ama KUL olarak kaldığı bir sistemde KIRMIZI HALI’dır!
Son tartışmamız malum…
İstanbul’da, güvenlik şeridini ihlal ettiği için durdurduğu ÇAKAR lambalı bir araçta bulunan İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü ile “tartıştı” diye açığa alınan Başpolis Memuru N.Ç. !
“28 Şubat 2018 tarihinde saat 20.20 civarında Avrasya Tüneli Avrupa girişi Yenikapı uygulama noktasında emniyet şeridini ihlal ederek hızlı bir şekilde çakarlarını yakarak gelen 34 M... plakalı siyah renkli, ...marka, camları siyah film kaplı olması nedeniyle içerdeki şahıs veya şahısları göremediğim şüpheli aracı durdurarak kimlik kontrolü yapmak istedim…” demiş Polis Memuru !
Ve şöyle devam etmiş :
“Sürücü, ehliyetini vermesine rağmen, arkada oturan 2 şahıs ‘İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü’ olduğunu iddia ederek kimlik vermediği gibi, ‘Sen Milli Eğitim Müdürünün görevini biliyor musun? Seninle görüşürüz’ diyerek cep telefonundan birilerini aradı. Arkada oturan diğer şahıs da, ‘Adını soyadını ver’ diyerek, kimlik vermedikleri gibi, üst araması ve araç kontrolünü de yaptırmadı…”
Final mi ?
Araca ceza yazan ve son açıklamasında, ‘Polis araçlarının dışındaki çakarlı araçlara gereken cezai işlemleri yapın’ emriyle birlikte kanun maddeleri kapsamında görev yaptım” diyen Polis Memuru görevden alınmış !
Şimdi şuna karar vermemiz gerek !
‘Sen benim KİM olduğumu biliyor musun?’ ülkesinde mi yaşayacağız, yoksa ADAM gibi eldeki HUKUK denen şeyin herkes için GEÇERLİ olduğunu kabul edip, apoletlerimizle birbirimize hava atmayı bir kenara mı bırakacağız ?
Aslında konumları itibariyle AYRICALIKLI olduğunu sanan MAKAM sahipleri noktasındaki eldeki son (!) örneğe, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü’ne şunu hatırlatmak gerek… İçişleri Bakanlığı, 18 Ekim 2017 senesinde yayınladığı bir Genelge ile “Çakarlı araçların geçiş üstünlüğünü” yasakladı ! Hatta bu Genelge ile beraber, emniyet şeridine giren çakarlı araçlara cezai işlem uygulanacağını açıkladı ! “Koruyan ve korunan araç statüsünde” olmayan tüm araçlara ise bu anlamda yasak getirdi. Bakanlığın açık açık UYGULAMA YETKİSİ verdiği bir noktada ‘Sen benim KİM olduğumu biliyor musun?’ diyenlere karşı işini yaptığı için görevinden alınan Polis Memuru’nun göstermiş olduğu cesaretin KANUN HERKES İÇİN noktasında duran bizler için keyif verici olduğunu söylemek gerek o yüzden…
Hele ki, o cesaretin devamında gelen şu açıklama…
“Polise karşı gelerek kimlik vermeyen, aracını aratmayan, beni görevim başında tehdit eden araçtaki iki şahıstan ve bu iki şahıs hakkında işlem yaptırmayan, İstanbul İl Emniyet Müdür Yardımcısı M.Ç. hakkında kolluk kuvvetinin görevini engelleme, görevli olduğum noktadan yazılı emir olmadan beni kovması, diğer polis memurları karşısında küçük düşürülmemden dolayı davacı ve şikâyetçiyim.”
Aslında haklısınız, alışkın değiliz…
Hele ki böylesi konuşanlara…
Bir hikaye var, bilir misiniz ?
Bir alman işçisi Sibirya'da iş bulur... Mektupların sansürcüler tarafından okunacağını bildiğinden, arkadaşlarına şöyle der: “Aramızda gizli bir haberleşme sistemi belirleyelim ! Benden aldığınız mektup sıradan mavi mürekkeple yazılmışsa doğrudur, kırmızı mürekkeple yazılmışsa yanlıştır...” Bir ay sonra arkadaşları ilk mektubu alırlar ! Mektup mavi mürekkeple yazılmıştır… “Burada her şey harika, dükkânlar mal dolu… Yiyecek bol… Apartman daireleri geniş ve güzel ısınıyor... Sinemalar, batının filmlerini gösteriyor... Burada tek bulunmayan şey, kırmızı mürekkep !”
Sahi bugünkü durumumuz da böyle değil mi? İstenen tüm özgürlüklere SAHİBİZ ! Tek eksiğimiz, kırmızı mürekkep ! Anlayacağınız, kendimizi özgür hissediyoruz hissetmesine de, ama “özgür olmayışımızı” ifade edecek o dilden yoksunuz !
O yüzden de ihtiyaç çok !
Hem o kırmızı mürekkebe hem de Başpolis N.Ç.’nin fısıldadığı rütbesiz, eşit bir Türkiye’ye…