Başladık madem Sonunu da getirelim
Sümerbank’ı hatırlar mısınız ?
Çok eskilerde kaldı, haklısınız… Alışverişe giderdik çocukken, ki ben hala hatırlarım Sümerbank alışverişlerimizi… Devletin mağazacılık kariyerinin bu ilk ve son çabasını… Ardından, ne oldu bilmem, kapattık ! Devlet’in ekonomiye müdahil olduğu diğer girişimlerini de… Şeker fabrikalarını da elden çıkarttık mesela… Buna dair bitişimizin adı özelleştirme oldu… Et ve Balık Kurumu ile Süt Endüstrisi Kurumu da BİZE AİT hikayenin son iki kurbanı oldu…
Devlet eskiyi hatırladı sanırım !
İki şehirle, market sektörüne adım attı !
Şaka bir yana…
Cumhurbaşkanı sık sık dese de, “Ne diyorlar: ‘Domates, patlıcan, patates…’ Yahu düşünün be: Bir merminin fiyatı nedir?” diye, ben ‘domates, patlıcan, patates’ demeye devam edenler arasından ilerlemeye devam edeceğim, ki tam da bu noktada, ifade edilen bir çözüme imzamı atacağım…
Okuyalım mı ?
-
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla, kısıtlı bir alanda da olsa, İstanbul ve Ankara’da yaşama geçirilen tanzim satıştan alınacak DERSLER var. Uygulamaya bakıldığında, Tarım Kredi Kooperatifleri üreticiden ürünü alıyor, İstanbul ve Ankara’daki belediyelere ait 80 satış noktasına ulaştırıyor. Üzerine kira, vergi ve KAR konmadan tüketiciye satıldığı için de, fiyat, piyasaya göre yarı yarıya UCUZ.
Buradaki AMAÇ, kooperatif üzerinden yaş sebze ve meyveyi üreticiden tüketiciye ucuza sunmaksa, bunu yaygınlaştırmak gerekmez mi? Yani üretimden tüketime, bir kooperatif modeli yaratılabilir.
Tarım Kredi Kooperatifleri, Türkiye’nin hemen her ilçesinde örgütlü. Üretici ortakları var. Kredi kullandırdığı çiftçiler var. Üretimden başlayarak tüketiciye kadar Tarım Kredi bu işi üstlenirse, sadece 80 satış noktasında değil, ama Türkiye’nin her yerinde uygun fiyata yaş sebze ve meyve tüketimi sağlanabilir.
Özetle; yaş sebze meyve fiyatındaki artışın 50 yıl önceki tanzim satışları canlandıracağını hiç kimse beklemiyordu. Yıllardır söylediğimiz, yazdığımız kooperatifçilik modeli ile yaş sebze ve meyveyi üreticiden tüketiciye uygun fiyata ulaştırmak mümkün.
Fakat, seçim öncesi derme çatma tanzim satışlarla değil, bunun, bir model-bir sistem olarak uygulanması gerekiyor.
-
Peki, bunu yapacak alt yapımız var mı ?
Öyle anlaşılıyor ki, var !
Peki, engelimiz ne ?
Bizi durduran ne ?
81 ilin sadece 2’sinde şanslı vatandaş azınlığı yaratmadaki amacımız ne ?
Hatay’daki vatandaş…
Mardin’deki vatandaş…
Trabzon’daki vatandaş…
Gaziantep’teki vatandaş soruyor, ben değil sadece !
Haklısınız, fotoğrafın geneline bakıp, biraz gevşeyelim…
Hikâyemiz de buna dair gelsin ve İYİ düşünelim…
-
Günün birinde, bir profesör, sınıfa girer ve öğrencilere sürpriz bir sınav yapacağını söyler. Öğrenciler, masalarında gergin bir şekilde sınavın başlamasını bekler. Sonuçta sınav kağıtları dağıtılır. Öğrenciler, üzerinde irice bir siyah noktadan başka bir şey olmayan boş kâğıtlarla karşılaşır. Bu sırada profesör açıklama yapar. İstediği şey, o kâğıtta gördüklerini yorumlamalarıdır. Sınavın sonunda kâğıtlar toplanır ve profesör kâğıtları sınıfta yüksek sesle okumaya başlar. Tüm cevaplar, istisnasız siyah nokta ile ilgilidir. Kimi, sayfada yerleşim yeri üzerinden yola çıkmıştır. Kimi, büyüklüğünden ve kimi de renginden.. Hepsini okuduktan sonra, “Bu sınava not vermeyeceğim. Sadece sizi düşündürmek istedim. İçinizden hiç biriniz, kağıdın beyaz kısmı ile ilgilenmemiş.. Herkes siyah noktaya odaklanmış.
İşte, hayatımızda da aynen bunu yaparız. Çevremizde yaşanan birçok harika şey var, ama biz bunun kıymetini bilmiyoruz. Onun yerine, dikkatimizi ve enerjimizi küçük nokta gibi hatalar ve hayal kırıklıklarına veriyoruz. Sağlık sorunları, para, sahip olamadıklarımız. İlişki karmaşaları, aile içi sorunlar, arkadaşlarla yaşanan hayal kırıklıkları ve daha neler… Hayat, özel bir hediye ve her zaman onu kutlamak için nedenlerimiz var. Hayatımız her gün değişiyor ve yenileniyor. Buna rağmen, az sayıdaki siyah noktanın zihnimizi kirletmesine izin veriyoruz.
Gözlerinizi, hayatınızdaki siyah noktalardan uzaklaştırın. Size lütfedilen her bir şeyin, hayatın size sunduğu her anın kıymetini çıkarın.
-
İhtiyacımız olan da bu galiba, ne dersiniz !