Başkalarını suçluyoruz da Asıl biz ne kadar masumuz
Suçlamak kolaydır !!!
Ve biz, kolayı severiz !!!
Kolayı seven insanlarız !!!
Hayatlarımıza dair,
…mutsuzlukları,
…hayal kırıklıklarını,
hep birilerine fatura ederiz !
Hep bir YAPTIRMADILAR vardır gündemimizde…
Hatta ENGELLEDİLER diye de ekleriz ara ara…
Peki, kavgamız hangisine dair ?
Geçmiş mi ?
Gelecek mi ?
Hangisinde kaybettiğimiz zaman için tüm bu kavgamız ?
Haşim Arıkan der ki, eldeki o zamana, biriken sorularımıza…
-
Zaman; belki hain, acımasız, belki de suçsuz, günahsız… Hepimiz, bize yaşattıklarıyla ona bir tanım yüklemeye çalışırken, o, akmaya devam ediyor… Bizim ona yüklemeye çalıştığımız tanımlara karşı, son derece umarsız…
Hiç durmadan akıp giderken, bizi bir şeylerden uzaklaştırdığı gibi, aynı zamanda da bizi yeni bir şeylere doğru yaklaştırmıyor mu ?
Neden acaba, bizi yaklaştıklarından çok, uzaklaştıklarımız da hep aklımız ? Yeniyi yaratmak yerine neden hep eskiyle savaşıyoruz ? Neden düşlemek için önce görmek istiyoruz ? Düşlemek için önce görmek mi, yoksa görmek için önce düşlemek mi gerekiyor ?
Acaba, geçmiş mi geleceğe yol gösteriyor, yoksa gelecek mi geçmişi aydınlatıyor ? Geçmiş, bizi nereye kadar takip ediyor ? Bizim onunla işimiz bittiğinde, onun da bizimle işi bitiyor mu ? Geçmiş, bizi artık rahatsız etmiyor mu ? Geçmişteki olduğumuz kişiden yakamızı acaba ne zaman kurtarabiliyoruz ? Onun yüzünden, kendimizi ne zaman cezalandırmaktan vazgeçiyoruz ?
Acaba, en çok hangisinden korkuyoruz ?
Hiç bir şeyin, bir daha geçmişteki gibi olamayacağından mı, yoksa her şeyin geçmişin bir tekrarı olmasından mı ?
-
Aslında tüm bu sorular bizim, başkalarının değil !
Onlarla savaşmak istemeyen de biziz, başkaları değil !
Bizi cevaplardan uzak tutan mı ?
Korkaklığımız !
Oysaki yakalayabileceğimiz bir hayat var, bizi bekleyen…
Diyen, ne de haklı…
-
Ruhun sana şarkı söylüyor, ama kulakların kendine kapalı… Kalbine kelebek konuyor, ama içindeki tedirginlik onu kaçırıyor… İçinde bir telaş, aklında bin bir kaygı… Kendine ayıramadığın zamanların yorgunusun… Artık dinlen, artık sakinleş… Bu yaşam, biraz da sana hediye edildi… Kendini duy, kendine sığın…
-
O yüzden, kendimizde duralım biraz, en çok da dinlemek için…
Çünkü köşe bucak saklıyoruz kendimizi kendimizden…
Belki de en çok korktuğumuz şey olduğundan…
Düşünsek mi ?
KENDİ olabilenlerden bu kadar NEFRET edişlerimiz de bundan mı, bir türlü KENDİMİZ olamayışımızdan mı ?