Barolar Birliği bunu derse Ve kimse bir şey söylemezse
Güne, önce bir alıntı ile başlayalım mı ? Siz ne hissedeceksiniz bilmiyorum, ama okuduğumda durdurdu beni… Ani bir duruştu ama… Önce elimden tuttu, sonra yüreğimden… Ardından, sorgulattı… Kendimi… Diğerlerini… Birbirimizi… Birbirimize olan uzaklığımızı… Öfkemizi… Nefretimizi… Slogana karışan gerçekliğimizi… Taşlaşan kalplerimizi… Acıları yarıştırır hale gelişimizi…
Sanırım en çok da bunu…
Acıları yarıştırır hale gelişimizi…
Okuduğum mu ?
Şu…
-
Takıntılıydı babam. Takvim yapraklarının uğursuzluğuna inanırdı. “Okuma” derdi, “Koparma… Çabuk yaşlandırır seni!” Ve mezar taşları için de, “Dönüp bakma, kim orada yatıyor” diye... “Ölünün nazarı değmez, deme! Heybetini sakla, sürünerek geç önlerinden…”
Ah efendim, içinizi karattım, affedin…
Kısa geçeceğim…
Öldüğünde cebinde bir takvim yaprağı buldum. Anamın ölüm tarihi, altında da tükenmez kalemle yazılmış bir not!
Ben öldüm, seni gömdüler…
-
Bana çok şey anlattı bu kısa hikâye…
Acının ve sevginin birlikte büyümesini en çok da…
Ve şimdi, bugün gelsin ve kendini bize anlatsın !
Evet…
Geçenlerde, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, Türkiye Barolar Birliği'nde düzenlenen 'Uluslararası Hukuk ve İnsan Hakları Açısından 27'nci Yılında Hocalı Katliamı' Sempozyumu’nda konuşmuş…
Çok şey söylemiş; acıya, ölüme, kaybedişe dair…
Ama ben onca acının, ölümün, kaybedişin ortasında tek bir yerde durdum…
"Her 24 Nisan'da, göstermelik çağdaşlık ve modernlik UĞRUNA 'Hepimiz Ermeni’yiz' diyerek, kendini Batı dünyasına kabul ettirmeye çalışan MALUMLARA inat bugün diyoruz ki, 'Hepimiz Türk’üz!"
Salondan yükselen alkışlar…
Herkesin yüzünde memnun ifadeler…
Beklenen ONAYLI kelimeler ve FİNAL !
1915’in Anadolu’su adına çok şey söylenebilir… Dünden bugüne eksilen kalabalığımız adına çok şey anlatılabilir… KADİM denen coğrafyanın parça parça dökülüşüne ekli gerçekler noktasında çok şey konuşulabilir... Bunu, Hatay olarak, en çok da bizlerin bilmesi gerekmez mi peki ? Türkiye’nin TEK ERMENİ KÖYÜ diye anlatıla gelenin aslında SON ERMENİ KÖYÜ olduğunu bilirken hele ki !
Ama yok !
Bekleneni yapıyoruz !
Acıları yarıştırıyoruz !
Bunu da, o acılar noktasında kazılan cepheleri daha da derinleştirerek yapıyoruz… Oysa ki Hocalı’da yaşanan acıların, ölümlerin, kayıpların gerçeğinde duran bizlerin 1915’in acıları, ölümleri ve gerçeğinde de durabilme cesaretine sahip olması beklenirdi, ki konuşanların HUKUKÇU kimliğinde tarihi sorguladığına şahitlik ederken hele ki !
Ama üzücü olan tarafı NE, biliyor musunuz ?
Baroların tepesinde duran bir isim bu YARIŞIN startını verirken, alt başlıkta sıralanan 81 Baro’dan ses çıkmadı henüz ! Ama merak ettim yine de… Düşündüler mi ? Yoksa alkışladılar mı ? Belki susmanın ONAY kısmında durup, esen rüzgarın yönünü tayin ettiler !
Peki, o rüzgar onlara NE fısıldadı ?