Bakü istemiş Ankara da yasaklamış Kardeş kardeşi bir kez daha kollamış
Bir film var, adı “Yeva” (Havva)…
İran-Ermenistan ortak yapımı bir film…
Film, yıllar önce hayatında vuku bulan tatsız olayları unutmak, onlardan kurtulmak isteyen bir kadının hikayesini anlatıyor... Kızıyla Yerevan'dan taşınan Havva, Karabağ'daki tanıdıklarının yanına yerleşiyor... Fakat geçmiş, onu burada da buluyor…
Filmde ne Azerbaycan aleyhine bir şey var ne de ideolojik sloganlar… Aksine hayat var ! Yaşananlar var ! Yaşam kavgası var ! Kalp sızısı var ! Paylaşımsızlıklar var ! Geçmişin biriktiği yerde kaybolan bir gelecek var !
Filmin Yönetmeni Anahit Abad, bir konuşmasında, “Dünya, savaş isteyenler için bile savaşsız daha güzel. Ben, hiç bir zaman cephede olmamışım. Fakat savaş hayatımın bir parçası olmuş” demiş… Filmi de buna dair… Savaşsız bir dünya özlemine dair… Politik söylemlerden uzak, bir başka yaşamın düşüne dair…
Ve o düşü paylaşmak istemiş, Abad…
Türkiye’de paylaşmak istemiş, İstanbul’da…
Asıl konuya geçmeden, Filmin Yönetmeni Anahit Abad’ın asıl soyadının (Sarkisyan) olduğunun altını çizelim… Peki, madem (Sarkisyan), niye (Abad), değil mi ? Sanırım, değişen-değiştirilen Anadolu gibi o da, ki hikayesini ondan alalım, en iyisi bu…
“Esas soyadım Sarkisyan… Ancak ailem, Sovyet döneminde, 1957’de İran’a geldiğinde, dönemin yönetimi soyadlarını değiştirmek zorunda bırakmış... Dedem, bu konuda bir tercih yapmayacağını söyleyince de, görevli memurlar ‘Abad’ı uygun görmüş…”
Şimdi gelelim Film’e…
Yapımcılığını İran Farabi Sinema Vakfı ve Ermenistan Sinema Birliği’nin üstlendiği filmde, Yeva’nın bir Ermeni köyüne gitmesi ve Karabağ Savaşı sırasında yaşadıkları travmaları atlatamayan köyün yerlileriyle tanışması anlatılıyor... Bu insanlar, savaşın dehşetini yaşamış insanlar…
Ama İstanbul yolculuğu kısa sürmüş, Abad’ın…
Çünkü başlayan yolculuğu bir YASAK’la bitivermiş !
Nasıl mı ?
16. Filmmor Kadın Filmleri Festivali kapsamında gösterilmesi planlanan “Yeva” (Havva), Azerbaycan'ın talebiyle, İçişleri Bakanlığı’ndan gelen yazılı tebligatla yasaklanmış ! Yasaklama kararını bildiren kurum ise İstanbul Valiliği olmuş…
Filmmor’dan Melek Özman, bakın neler demiş buna dair :
"Azerbaycan Konsolosluğu Fransız Kültür Merkezi’ne resmi bir yazı göndererek filmi yasaklamalarını istedi... Biz, Fransız Kültür Merkezi’yle filmi paylaştık… Onlar da izledi ve gösterilmesinde bir sakınca olmadığına karar verdiler… Film, bir kadının İran’dan eski kocasından kaçmasını anlatıyor… Kadın, Karabağ’da bir Ermeni köyüne sığınıyor... Azerbaycan’ın bu konuda bir devlet hassasiyeti varmış, biz de bilmiyorduk… Tüm devletlerin hassasiyetlerini gözetemeyeceğimizi, filmde kimseyi incitici söylemler olmadığını söyledik, ama Azerbaycan Hükümeti’nin Dışişleri Bakanlığı’na, hatta Dışişleri Bakanı’na kadar ısrarlı girişimleri olmuş... Sonuçta, Azerbaycan hükümetinin talebi üzerine, Türkiye’den de gösterilmemesi için girişimler oldu ve sonunda da yazılı bir yasaklama geldi…”
Politikanın SANAT üzerindeki tahakkümü, bizler gibi 3. Dünya ülkeleri için OLABİLİR bir durum aslında ! Her şeyi ve herkesi KONTROL etmeye çalışan bizimki gibi SİSTEMLER için KABUL EDİLEBİLİR bir sonuç hatta… O yüzden şaşırmadık ! BURASI TÜRKİYE deyiverdik !
Ama derken de bir şeyi unutmadık…
Filmin Yönetmeni Anahit Abad’ın söylediklerini…
“Ben, İran’da bir kadın yönetmenin NELER yapabildiğinin canlı kanıtıyım… Benim gibi birçok kadın yönetmen ve sanatçı olduğunu da bilmenizi isterim... Sinema, genel olarak ZOR bir sanat dalı... Sinema sektöründe çalışmak için diğer insanlardan on kat daha fazla SABIRLI olmanız gerekiyor... KADIN olunca, buna bir on kat daha eklemelisiniz. ERMENİ bir kadınsanız, onu da onla çarpın... Biraz da SIRA DIŞI bir düşünce yapınız varsa, bunun üstüne bir on kat daha fazla sabra ihtiyacınız olabilir…”
Peki, eldekinin hikayesinde akla gelen mi ?
Son okuduğum, kısa, ama çok uzun bir cümle…
“İnsanlık yapayalnız kaldı… Umutsuz, sevgisiz, güvensiz... Ne kadar çok yalnızlık şarkısı, şiiri yazılıyor, farkında mısınız?”
Yazar Mustafa Kutlu haksız mı ?