Asiden Defneye SESSİZİZ Peki ya Kırıkhan hattında
Ne Asi Nehri yatağında çıkan ‘Roma’ fısıltısı ne de Defne ilçesinde bulunan binlerce yıllık mozaikler ! Yok ! Şu ana kadar konuşmadık… Konuşmadık, ama sustuk… Sustuk ve sorumluluk almadık… Soruları da eldekini de sahipsiz bıraktık… Olması gerekenlerin her birini tek tek elimizin tersiyle bir kenara ittik… Normal şartlarda ve normal bir ülkede olması gerekenlerin hiç birini yaşamadık… Eldekini bir MUZ CUMHURİYETİ gibi yönettik… Eksilttik… Kaybettik… Bozduk… Parçaladık… Gizledik… Gözden kaçırdık… Bilgi eksilttik…
Ama onca şeye rağmen, üzerimize dahi alınmadık !
Bir Yazar, ‘yüzüme kapanan kapıların önünde bekliyorum hayatı…’ demiş ya…
Bizimkisi de bu durum !
Hani biraz…
Sorularımızın cevapsızlığına eklenen RAHATLIĞIN makam koltuklarında oturanları bekliyoruz biz de… Bir gün olur da ayağa kalkıp CEVAP verirler diye… Üzerlerine alınırlar diye ! Bizlerden saklananların ortaya açılıp saçıldığı bir dönemi bir gün yaşayacağız diye ! İşte o zaman GERÇEK gibi sunulanları değil, ama var olanı görür-duyarız diye !
Bugün mü ?
Yeni bir sayfadayız…
Hatay’ın Kırıkhan hattında…
Son birkaç gündür, Hataylı İşadamı Necmi Asfuroğlu’nun çabalarıyla şekillenen bir haberden ve o habere ekli Kırıkhan’ın Kızılkaya Mahallesi’nden bahsedip duruyoruz… 655 hektarlık koca bir alandan… Burada gerçekleştirilen yeraltı analizlerinde ‘var’ olduklarına dair ciddi emareler gösteren tarihi buluntulardan… Ama bir de, aynı yerde çalışmalarını sürdüren bir taş ocağından… Yaşanan patlamalardan ! Ama şimdilik durdurulanlardan ! Ama en çok da, bu hikayenin yanı başında ‘BURADAYIM’ diye fısıldayan, Avrasya ve Asya kültürlerine ait kurgan mezarlar yanı sıra, kaya mezarları ve sarnıçlardan… Hatta çok daha fazlasından !
Aldığımız duyumlara göre, konu Bakanlık nezdinde GÜNDEMDE, Adana Anıtlar Kurulu bağlamında da… Ama isterdik ki, kadim toprakların orta yerinde yükselen bu görkemli haberlerin asıl ev sahibi durumundaki Hatay Arkeoloji Müzesi çıksın ve desin ki, ‘Ey Hatay, derin geçmişin zenginliğine yeni servetler ekliyoruz… Müjdeler olsun!’
Belki de asıl bu kısmı tartışmalıyız !
UNESCO Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme’ye taraf bir ülke olarak, UNESCO Dünya Miras Listesi'ne kaydedilmesi uygun olan varlıklarımıza ilişkin envanterleri (geçici liste) UNESCO Dünya Miras Merkezi'ne iletmekle yükümlüyken, ama o liste noktasında ‘VAR’ ile ‘YOK’ arasında debelenip dururken hele ki !
Kırıkhan’daki de bu mu ?
-VAR- ve -YOK- savaşı mı ?
Kaybeden TARİH de, peki ya kazanan ?
…
.*.
MÜFTÜ NİKAHI TAMAM DA !
PEKİ YA KİLİSE NİKAHI ?
Bunu soruyoruz sormasına da, aslında ilki noktasında TAMAM olduğumuz için değil, ama BİZ YAPTIK ve OLDU diyenlerin ülkesinde SÖZ hakkımız olmadığından… O yüzden, MADEM oldu ve madem elde kalan tek şey ELEŞTİRİ hakkımız, ki bu defa ELEŞTİRMEK yerine MEVCUT düzenlemenin ADALET kısmında ilerleyelim mi ?
Ama bu defa noktayı biz değil, Papalık Güney İtalya Teoloji Fakültesi’nden Katolik Peder Antuan Ilgıt koysun ve desin ki…
“7039 sayılı Yasa’nın 6. maddesi ile beraber, halen yürürlükte olan 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 22. Maddesi’nin 2. Fıkrası’nda sayılan ‘Bakanlığın evlendirme görev ve yetkisi verebileceği kurumlar’ arasına İl ve İlçe Müftülükleri de eklenmiştir. Peki ya diğer inanç grupları? Adı geçen Bakanlık, talep gelmesi durumunda, Patrikhanelerimiz ve Episkoposluklarımız aracılığıyla biz Hıristiyan din adamlarına da aynı görev ve yetkilendirmeyi yapacak mıdır? Başka bir deyişle, kiliselerimizde kıydığımız dini nikâhlar -hali hazırda yaşadığım İtalya’da olduğu üzere- aynı zamanda resmi nikah olarak da kabul edilecek midir? Eğer bu sorulara verilecek yanıt kocaman bir ‘HAYIR’ ise, LAİK bir devlet düzeninde bunun her kesimi ikna edici bir açıklaması da olmalıdır.”
Peki, bir açıklamamız var mı ?
Hem AÇIKLAMA hem ADALET hatta !