Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 104 defa okundu.

Ankaranın adaleti En çok da unutkanlığı

Mülkün temelinde unutulan memleket coğrafyamızın adalet açlığını konuşalım mı, bugün… O adalet için kendi ülkesinde aç kalmışların Avrupa yoluna düşen yorgun hallerini ise unutmayalım !

O yorgun isimler arasında kimler yok ki !

Ama biri daha var ki…
Bugün, onunla başlayalım…

Haklısınız…
Konuğumuz, Erdoğan…
Cumhurbaşkanı, AKP Genel Başkanı…

Gezi sürecine ekli davaların en çok konuşulan ismi Osman Kavala için adalet çağrısı yapan ve bu konuda alınmış kararları Ankara’ya hatırlatan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) geçtiğimiz günlerde bir çağrı yapmıştı, Erdoğan… “Bizim mahkeme kararlarımızı tanımayanı, biz de tanımayız…” Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Başkanı ve eski Milletvekili Selahattin Demirtaş için de benzer çağrıları yineleyenlere ise “AİHM, mahkemelerimizin yerine geçecek şekilde karar veremez” demişti !

Aslında, düz mantıkla, haklı ama…

Kendi ülke mahkemelerinin adaletinden memnun kalmayan aynı Erdoğan’ın, tam 3 kez bu yola başvurmuş olmasına ne diyelim ? “Kendi mahkemelerimize saygı duyulmasını bekliyoruz” diyen Erdoğan’ın, kendi hukuk beklentilerini karşılamayan ülke mahkemelerinin kararlarını Avrupa Mahkemesi’ne taşımasına ne diyelim ?

Tamam, hatırlayalım…

İlki;

Erdoğan, AİHM'e ilk kez, 1999 yılında, "adil yargılanma" talebiyle başvurdu. Okuduğu bir şiir sebebiyle "halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek” suçundan, 1998 yılında Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) tarafından 10 ay hapis ve 177 milyon TL para cezasına çarptırılan Erdoğan'ın Yargıtay'da yaptığı itirazı reddedilince, dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı sıfatıyla AİHM'e başvurusu yapılmış, ‘hak’ talebinde bulunulmuştu!

İkincisi;

Erdoğan bu defa 2002 yılında, bir kez daha AİHM'e başvurdu! 312. maddeden hükümlü olan Erdoğan, AB Uyum Yasaları çerçevesinde, hüküm giydiği suçun ortadan kalktığı tezine dayanarak, Milletvekili adayı olabilmek amacıyla, adli sicil kaydının silinmesini talep etti. Ancak bu istek, o dönemin Diyarbakır 4 No’lu DGM’si tarafından kabul edilse de, dönemin Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu bu karara itiraz etmiş ve Yargıtay 8. Ceza Dairesi de Diyarbakır 4 No'lu DGM'nin kararını "yok hükmünde" saymıştı. 2001 yılında yaşanan bu olayların ardından, Erdoğan, siyasi bir kararla halkın iradesinin önüne geçildiği gerekçesiyle AİHM'e başvurdu. Anlayacağınız, yine kaybolan bir ‘hak’ için talepte bulunmuş!

Ve üçüncüsü;

Erdoğan bu defa, 2002 yılında, Yüksek Seçim Kurulu’nun “milletvekili olamayacağı” yönündeki kararını AİHM'e taşımış...

Olanları hatırlayalım mı biraz?

Yüksek Seçim Kurulu; AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, kapatılan Refah Partisi’nin Genel Başkanı Necmettin Erbakan, eski HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak ve eski SDP Genel Başkanı Akın Birdal’ın, milletvekili seçilme yeterliliğine haiz olmadıkları gerekçesiyle, yaptıkları milletvekilliği adaylığı başvurusunu reddetti. Yüksek Seçim Kurulu, Erdoğan ve Erbakan'ın milletvekili adayı olamayacaklarına ilişkin kararını, Anayasa'nın 76 ile Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 11. Maddeleri ve Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin son kararlarına dayandırdı. Anayasa'nın "Milletvekili Seçilme Yeterliliği" başlıklı 76. Maddesi, "ideolojik ve anarşik suçlara katılan ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik edenlerin", affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemeyeceğini hükme bağlıyor. Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 11. Maddesi’nin (f) bendinin 3 numaralı alt bendi ise TCK'nın 312. maddesinin 2. fıkrasından mahkum olanların, affa uğramış olsalar bile milletvekili olamayacağını öngörüyor.

Erdoğan, 2003 yılında Başbakan seçildikten sonra, AİHM'e yaptığı başvuruları geri çekmiş !

Haklısınız, konumuz biraz da bu yüzden,

Hem Ankara’nın adaleti…
Hem de unutkanlığı !