Ankara yolundaki BILLBOARD lar
Filmin adı, ‘Three Billboards’…
Türkçesiyle, ‘Üç Reklam Panosu’ !
Konusu mu ?
Tecavüz edilip vahşice öldürülen kızı Angela'nın üzüntüsünü atlatmaya çalışan Mildred Hayes (Frances McDormand), kasabanın şerifi Bill Willoughby (Woody Harrelson) ve kanun kuvvetlerinin bu konuda gerekli adımları atmadığına inanmaktadır... Cinayetin üzerinden aylar geçmesine rağmen katille ilgili somut tek bir delile ulaşılmaması, sonunda acılı anneyi oldukça farklı bir çözüme iter... Kasabanın çıkışındaki 3 büyük reklam panosunu kiralayan ve bunlara cinayetle ilgili şerifi suçlayan mesajlar yazdıran Hayes, vazgeçmesini isteyen herkese tek başına meydan okuyacaktır !
Sizi bilmem ama, akla, Türkiye siyasetinin buna dair meydan okuyuşlarını getirdi ! Hele ki sonuncusunu… ki o yüzden, 2019 yolunda herkesten ‘ÖNCE UYUM’ ardından da UYUMLU bir SESSİZLİK bekleyen AKP noktasında biriken kalabalığın şu an belki de en fazla rahatsız olduğu isimlerin başında geliyor olmalı, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül !
Sahi, NE oldu da BUGÜN konuşuyor, merak ettiniz değil mi ? Açıkçası ben de merak ediyorum ! “Şu dünyaya geliriz, istekler içimizde kalır, gideriz…” diyen Cahit Külebi’yi okumuş olmalı Gül ! Okumuş ve içinde kalanları PAYLAŞMAYA karar vermiş olmalı !
Çankaya zamanlarında adeta bir NOTER makamı gibi Hükümet’in her kararına istisnasız İMZA atan ve bu yüzden çokça eleştirilen bir Cumhurbaşkanlığı sergileyen Gül’ün siyaseten emekli olduğu bir dönemde neden MUHALİF (!) olmayı seçtiği, haklısınız, MERAK konusu !
Erdoğan’ın, “Bu trenden düşenler kusura bakmasın düştükleri yerde kalırlar” diyerek isim vermeden işaret ettiği Gül’ün ilk çıkışı, hatırlarsınız, “OHAL'ler bitmeli, Türkiye'nin geleceği güçlü demokrasi…” yönünde olmuştu… Anlaşılan o ki , GÜL konuşmaya devam edecek ! AKP cephesi de karşı taarruza !
Sırada ne mi var ?
Sizi bilmem ama… Gül, "Polemiğe girmek istemiyorum" dese de, ÖZELLİKLE bu dönemde konuşmayı seçmiş biri olarak oldukça stratejik koridorlarda ilerliyor, ki son vurgusu da YARGILANAN özgürlükler, özellikle de GAZETECİLER üzerinden…
"Gazeteciler tutuksuz yargılanmalı" diyen Gül, OHAL için de, "İnşallah son kez uzatılır" ifadelerini kullanmış, ki ONUNLA AYNI FİKİRDE OLMAK dünü hatırlayan bizler için GARİP gelse de, sürece eklediği enerjiyi TAKİP etmek keyifli !
Son açıklaması mı ?
(Kendisine yönelik AK Parti'den yapılan açıklamaları kastediyor…) Polemiğe girmek istemiyorum arkadaşlarla... Gazetecilerin yargılanmasının tutuksuz olmasının doğru olduğu kanaatimi her zaman söyledim… OHAL'in son defa Meclis'e sevk edildiği kanaatindeyim… İnşallah SON KEZ uzatılır... Tekrar reformcu bir Türkiye olduğunu göstermesi, ekonomi, dış ilişkiler itibariyle çok doğru olacağına inanıyorum... Çok olağanüstü bir dönem yaşadı Türkiye, kontrol altına almak için gerekliydi, AMA ARTIK HER ŞEYİN NORMALLEŞTİRİLMESİ Türkiye için çok büyük iyilik olur !
Normalleşmek !
Sanırım kelime bu !
Aradığımız kelime bu !
Arayıp da bulamadığımız !
Durumu siz nasıl betimlersiniz bilmiyorum ama, durum tam da Yetvart Danzikyan’ın kendi köşesinden ifade ettiği gibi… Zira 1 Kasım seçimleri ile başlayan, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası şekillenen OHAL rejimi ilerledikçe, siyasette yeni ÇATLAMALAR ve yeni yol arayışları belirmeye başlıyor ! Gündemde; AKP-MHP ittifakı, HDP Eş Başkanı Demirtaş’ın kongrede aday olmayacağını açıklaması, Abdullah Gül’ün ne yapacağı ve CHP’nin tüm bu hercümerç içindeki pozisyonu var…
Bunca dinamik arasında ilerlerken, Ankara hakimlerinin 2019 BEKLENTİSİ ne durumda, ona bakmak gerek ! Aslına bakarsanız, AKP ile beraber OHAL rejimini inşa eden ve bu inşaatta beklenmedik bir BAŞARI ve OSCAR’lık bir UYUM gösteren MHP’nin lideri Bahçeli’nin “Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday çıkarmayacağız, Erdoğan’ı destekleyeceğiz” açıklaması ile bu BEKLENTİLER oldukça TAVAN yapmış durumda ! Ama bu TAVAN durumu TABAN noktasında, hele ki Abdullah Gül cephesinde hafif çatlama gösterince, anlaşılan o ki, evdeki hesap çarşı ile bozuşmuş !
Bir Yazar’ın deyişiyle… “konuştukça başımızı öne eğecek ne çok şey var…” Belki de GÜL’ün konuşması da buna dair… Başımızı yerden kaldıracak hallerimize dair… En çok da susan, susturulan vicdanlara dair !