ANAYASASIZ ANKARANIN WASHINGTON HİKAYESİ
Obama ile “görüşecek mi görüşmeyecek mi” tartışmalarının ardından, süresi 1 saati bile bulmayan bir buluşma yaşandı Washington’da, gülümseyen yüzler yansıdı önce, ama ardından da GERÇEKLER, ki öyle görülüyor ki, ÖZGÜRLÜK ve DEMOKRASİ kavramlarını istediği zaman rafa kaldırabileceğini sanan Ankara için istendiği gibi gitmedi hiçbir şey, hatta Gazeteci ve Protestocu tartaklamanın maliyeti Amerika’da oldukça yüksek oldu !
Ama itiraf edeyim, gülümsetti de… !
Hele ki korumaların ARYASI :)
Bu konuda çığır açtılar !
Şimdi gelelim, Ankara ve Saray’ın yüzünü asan kelimelere…
Can Dündar ve Erdem Gül ile tavan yapanlara…
Makul Şüpheli memleketin son haline…
Noktayı koyan mı ?
Obama !
“…Türkiye’de benim rahatsız olduğum bazı eğilimlerin olduğu sır değil. Ben basın özgürlüğüne güçlü bir biçimde inanan biriyim. Dini özgürlüklere güçlü bir biçimde inanan biriyim. Hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye güçlü bir biçimde inanan biriyim. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın demokratik bir süreçle üst üste seçildiğine şüphe yok. Ama basına karşı benimsedikleri yaklaşımın, Türkiye’yi çok rahatsız edici bir yola sürükleyebileceğine inanıyorum. Onlara tavsiyede bulunmaya devam edeceğiz. Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a söyledim. Ona, göreve demokrasi vaadiyle geldiğini ve Türkiye’nin tarihsel olarak modernlik ve açıklıkla yan yana yer alan derin bir İslam inancının yaşandığı bir ülke olduğunu hatırlattım. Ve (Erdoğan’ın) enformasyonu baskılama ve demokratik tartışmayı engellemenin de dâhil olduğu bir strateji yerine izlemesi gereken miras bu….”
Bu kelimeler, “Ben, Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım, o kadar… Ama onu kabul etmek durumunda değilim. Karara uymuyorum, saygı da duymuyorum” diyen Erdoğan için sürpriz olmuş mudur bilmiyorum ama, işler çok yolunda değil gibi !
Hele ki Reza Zarrab noktasında !
Son gelişmeleri takip ettiniz mi ?
ABD’yi dolandırmak, bankacılık sahtekârlığı yapmak ve Ankara’yı sarsan 17-25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonlarında adı geçen o “karapara aklamak" suçlarından 21 Mart'ta Miami'de tutuklanan Zarrab, tutuklanmasının bir gün sonrasında, yani 22 Mart’ta kefaletle serbest bırakılmak için başvurmuştu ama, bu başvurusunu geri çekmiş, ki NİYE diye soran çok, hatta Zarrab’ın neyi planladığını merak eden de…
Peki, bu geri (!) çekiliş, olası bir işbirliğinin de ilk adımı olabilir mi ?
Bekleyip görelim, Amerika’da 21 Mart’ta başlayanların 17-25’e dokunup dokunmayacağını da…
Ama şimdilik, Türkiye’ye dönelim…
Ankara’ya…
TBMM Adalet Komisyonu Başkanı ve AKP Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya’nın son söylediklerine…
“…Parti görüşü olmaksızın ifade etmeye mecburum ki, yeni Anayasa yapmasak dahi bu parlamentonun kurucu iktidar yetkisi içerisinde yürürlükteki Anayasayı yürürlükten kaldırması gerçek bir demokratik kazanım olacaktır. Çok önemli, 5 yıl, 2 yıl, 3 yıl Anayasasız kalabiliriz, anayasal kurumlar var, Anayasal kurumların bağlı olduğu yasalar yani organik yasa dediğimiz yasalar var, bu çok önemli…”
Düşünsenize…
Ankara’yı sınırlayan bir ANAYASA olduğu halde yaşıyoruz TÜM yaşadıklarımızı, bir de ONSUZ olduğumuzu hayal edin, Ankara’nın sınırsızlığında yaşadığımızı düşleyin, hatta bunu yaparken NEFESİNİZİ tutun, ama tutabildiğiniz kadar tutun, tuttuğunuz her saniyeye her defasında yeni saniyeler eklemeye bakın, ki bu sizin son şansınız olabilir, nefes almak için son şansınız, özgürce nefes almak için son şansınız…
Siz siz olun, kalabildiği kadarına iyi bakın !