Anadolu'nun 24 Nisan'ı... Peki Ya Ankara'nın Ki!
Geçen gün, twitter adresimde şu notu paylaştım:
"Her 24 Nisan'da, Anadolu Ermeni tarihinin en acı dolu sayfalarından biri açılıyor hepimizin önünde, ama SUSUYORUZ! Hiç bir şey OLMAMIŞ gibi birbirimize bakıp, SUSUYORUZ! Zorla göç ettirilenler için sadece, GİTTİLER diyoruz! Oysa ki GİDENLERLE eksildik, bunu fark etmiyoruz! Bu gidişe zorlananlarla parçalandık, en çok da bunu! O yüzden de Anadolu, acısı üst üste birikmişlerin toprağı oldu! Susanların, susturulanların adresi oldu! Konuşsak İYİLEŞECEĞİZ belki, ama hep korktuk, korkutulduk! Ama UNUTMADIK, "unutursak kalbimiz kurusun" dedik..."
Konu, ADALETti ve bu konuda hep susanlardık aslında !
Ardından, bir not daha paylaştım, o adalete dair:
"HOCA EFENDİ deneni toplumun her kesimine pazarlamak için devletin tüm kaynaklarını ve itibarını kullanmaktan çekinmeyen, hatta bunun itirafında da duran, ama FETÖ evresinde de inandırdıklarını NİYE İNANDINIZ dercesine cezalandırmaktan çekinmeyen, bunu rağmen, bir cemaati yapıya milyonların kanmasına sebep olan kendilerini KANDIRILDIK diyerek aklayanlardan nasıl bir adalet çıkar ki..."
Bence de,
...çıkmaz !
Bunu derken de, 24 Nisan Anma Platformu 'nun, İstanbul Kadıköy Süreyya Operası önünde yapmayı planladığı anmanın İstanbul Valiliği tarafından yasaklandığı haberinin detayları arasında adımlıyorum...
Sorun da konu da şu ki,
...yüzleşemediğimiz hiç bir konuda iyileşemiyoruz !
...yüzleşemediğimiz hiç bir konuda temizlenemiyoruz !
...yüzleşemediğimiz hiç bir konuda, affedemiyoruz !
Sanıyoruz ki,
...yüzleşmediğimiz zaman, unutuyoruz !...yüzleşmediğimiz zaman, hayat devam ediyor !
...yüzleşmediğimiz zaman, yaralar kendi kendine kapanıyor !
Yok !
Ne UNUTUYORUZ...
Ne DEVAM EDİYOR...
Ne de o yaralar KAPANIYOR...
Bugün, Anadolu'nun 1915 duygusallığı ile Ankara'nın o HİÇ BİR ŞEY OLMAMIŞ gibi davranan ruh hali arasında gidip gelirken, özellikle bir adresteyim, hatta o adresin 24 Nisan paylaşımlarındayım ! CHP'nin DEĞİŞİMCİ (!) lideri Özgür Özel'i kastediyorum ! Konuşmayan, susturan Ankara'nın konuşması gerekenlerinden birinde ! Sahi, 24 Nisan'da, bu konuda hiç bir paylaşım yapmamasını NORMAL mi karşılamak gerekiyor !? Bildik resmi kurumsal sessizliği onaylar bu kayıtsızlığı KABUL edilebilir mi bulmak gerekiyor !? Böylesi bir günde, Anadolu'nun bu en acı dolu sayfasında durmayan, dünü hatırlamayan, hatırlatmayan, anmayan bir ülke muhalefetini geçerli mi saymak gerekiyor !? 23 Nisan'ı dünya çocuklarına armağan eden bir ülkede, 24 Nisan'da anne babalarıyla, doğup büyüdükleri topraklarını, evlerini, vatanlarını terk etmeye zorlanan Ermeni çocukların çığlıklarını, ağlayışlarını, acılarını hissetmeyenleri kabul etmek mi gerekiyor !?
Bunları söylerken, Sevgili Hrant Dink'in 23 Nisan 1996'da yayınlanan Agos'ta kaleme aldığı "23,5 Nisan" başlıklı yazısı geliyor akla ve paylaştığı şu kelimeler:
"Kim, nasıl anlayabilir bunu, bilemiyorum ama... Hem Ermeni olmak, hem Türkiyeli, hem 23 Nisan'ı yaşamak bütün coşkusuyla ve ertesi günün bir parçası olmak, bütün hüznüyle... Kaç insan, bu ikilemi yaşıyordur şu yeryüzünde? Ne anlaması kolay, ne de anlatması..."
Buradaki konu, Washington'ın 1915 için SOYKIRIM demesi ya da Ankara'nın buna anında tepki vermesi değil ! Konu, bizlerin hala bu konuda konuşamaması, konuyu bir şekilde kapatmaya çalışması, olanı biteni hep bir tarafından gözünden perdeye yansıtması ! Dedim ya, bu ülkenin ana muhalefeti bile 24 Nisan'ı tek bir paylaşım yapmadan geçiriyorsa, belki de buradan başlamak gerekiyor, sormaya...
Ankara'nın 24 Nisan'ında, Anadolu NEREDE ?