Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 197 defa okundu.

ALİ NİN VİETNAMI REDDİN TÜRKİYESİ

Erdoğan’ı dinlerken biraz düşündüm…

MADE IN AMERICA ’nın özgürlüğünü…

Ve MADE IN TURKEY ’nin tutukluluğunu…

Ama önce Erdoğan konuşsun…

Efsanevi Muhammed ALİ için…

Onun Vietnam’a eklediği RED için…

“Vietnam Savaşı sırasında büyük bedeller ödeme, yıllarca bokstan uzak kalma, geçim sıkıntısı çekme pahasına ortaya koyduğu İLKELİ TUTUM ayrıca takdire şayandır. Vietnam’a gitmeyi, biliyorsunuz kabul etmedi. Muhammed Ali’nin iyi bir insan ve iyi bir Müslüman olarak, ırkçılığa ve haksızlığa karşı verdiği mücadele hiçbir zaman unutulmayacaktır.”

Vicdani Reddi “İLKELİ TUTUM” olarak adlandıran bir Cumhurbaşkanımızın olması güzel aslında, ama… eldeki örnekler aksini ortaya koyarken o güzellik çok bir işe yaramıyor ne yazık ki… çünkü VİCDANİ RED bir suç, hatta buna dair teşvik de…

Nasıl mı ?

Askerlik Kanunu'nda, "Askerlik hizmeti, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı her erkek için zorunludur" ifadesi vardır. Diğer biri ise, Türk Ceza Kanunu'nun 318. Maddesi’dir ve o madde, "halkı askerlikten soğutma" başlığında herkesi bir adım geride tutar, hatta -HAZIR OL- da !

O anlamda bugünkü yazı sizi NEYDEN soğutur bilmiyorum ama, Muhammed Ali ile devam edelim mi, hatta TARAFSIZ Cumhurbaşkanımızın Vietnam’a gitmeyi REDDEDEN Ali’yi övdüğü kısımda kalan adımlarımıza biraz hız verelim…

O halde sayfaların gerisine gidelim, düne…

Evet…

Savaşın bütün yakıcılığıyla sürdüğü yıllarda, Muhammed Ali, Amerikan Ordusu’na katılmayacağını ve Vietnam Savaşı’na karşı olduğunu söylediğinde adeta yer yerinden oynar. Ama en dikkati çekeni de buna dair açıklaması olur. Niye VİCDANİ RED noktasında durduğunu açıkladığı cümleleri dünyanın her noktasında manşet olur. Hatta durum öyle bir hale gelir ki, savaş karşıtlığı ve vicdani ret konuları masaya yatırılmaya başlanır…

İşte Ali’nin o açıklaması:

“Louisville’de insanlar hâlâ ‘pis zenci’ diye çağırılıp köpek muamelesi görüyorken ve en basit haklarından bile mahrumken, benden, üzerime bir üniforma geçirip 10000 mil ötedeki bir ülkede bomba atıp kurşun sıkmamı nasıl beklerler? Hayır, 10000 mil öteye gidip beyaz köle efendilerinin beyaz olmayan başka bir millet üzerine baskı kurmalarına, onları öldürmelerine, evlerini yakmalarına yardımcı olmayacağım. Gün, böyle kötü işlerin sona ermesinin günüdür. Böyle bir tavır içinde bulunmanın bana milyonlarca dolara mal olacağını söylediler. Daha önce de söyledim ve yine söylüyorum: Benim halkımın gerçek düşmanı burada, Amerika’da. Kendi özgürlüğü, kendi adaleti ve eşitlik için savaşan o insanları köleleştirmede kullanılan bir maşa olmayacağım. Dinimi, halkımı ve kendimi küçük düşüremem. Eğer bu savaşın benim 22 milyonluk halkıma özgürlük ve eşitlik getireceğini düşünseydim, kendim gidip orduya katılırdım. Kendi inandığım değerler için direniyorum. Kaybedecek hiçbir şeyim yok. Beni hapse atacaklarmış, ne olmuş sanki? Zaten 400 yıldır hapisteyiz.”

Müthiş bir cesaret, peki YALNIZ mı, HAYIR !

Ali, Vietnam Savaşı’na karşı çıkışı ile kendini bir anda, yepyeni ve bambaşka dünyaların içinde bulur, hatta dünyanın her yerinden kendisine mektuplar ve telefonlar yağar, ki onu destekleyen mektuplardan biri şöyle der:

“Gelecek aylarda şüphe yok ki Washington’daki adamlar sana ellerindeki tüm imkânlarla zarar vermeye çalışacaklar. Sen Amerikan iktidarına meydan okuyarak, kendi halkın ve tüm mazlumlar adına konuştun. Seni susturmaya çalışacaklar. Çünkü yok edemedikleri bir gücü temsil ediyorsun; yani korku ve baskıyla zulüm görmeye ve aşağılanmaya direnmekte kararlı bir halkın uyanış şuurunu. Tüm kalbimle seni destekliyorum.”

Muhammed Ali, askere gitmeyi reddettiğinde en ağır şekilde cezalandırılır: 5 yıl hapis cezası (artı) 10.000 dolar para cezası (artı) pasaportuna el konulması (artı) lisansının iptal edilmesi (artı) şampiyonluk ünvanının geri alınması. Ama o direnir, vazgeçmez, VİCDANİ REDDİNE sahip çıkar. Sonunda da, konu Amerikan Yüksek Mahkemesi’ne (Supreme Court Of The United States) taşınır. Yüksek Mahkeme, 1971 yılında, boks lisansına el konulduktan dört yıl sonra Muhammed Ali’yi haklı bulur ve kararı oybirliği ile bozar.

Bu destansı hikayenin Amerikan versiyonu BÖYLE, ama bizdeki durum bu DEĞİL, hiç değil !

O yüzden, Askere gitmemeyi İLKELİ bir TUTUM olarak adlandıran Erdoğan’ın olası VİCDANİ REDÇİLER için kapıyı araladığını düşünmek ne kadar DOĞRU olur, bilmiyorum, ama en azından konuyu tartışmaya açsak mı, aralanan kapından içeriye bir baksak mı ?

Ya da HAZIR OL ’u hiç bozmasak !