AKP-MHP koltuğunda Ç.A.T.I.R.D.A.M.A. MI
Geçen haftanın gündemi içinde bir tanesi vardı ki, bence Ankara sahnesinde tüm ışıkları üzerinde topladı…
Haklısınız,
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, Partisinin grup toplantısında, “Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhur İttifakı’nın bir ortağı OLSA DA, işlevi ve üstlendiği demokratik sorumluluğu, MUHALEFETTİR ! Bunun yanı sıra, TBMM’de denge ve denetleme göreviyle mesuldür…” deyişindeyim bugün !
Bahçeli için MUHALİF olmak ya da MUHALEFET etmek ne anlama geliyor, biraz da bundayım !
Yine de,
…daha düne kadar, SONUNA KADAR ARKASINDAYIZ dediği Erdoğan ve temsil ettiği AKP iktidarı için toz kondurmayan MHP liderinin birden bire ( !!! ) böylesi bir performans sergileyip ALKIŞ beklediğini söyleyenlere hatırlatalım !
Salon boş !
Beklenen seyirci gelmedi !
Repliklerse çok inandırıcı olmadı !
Hele ki,
Çarşıda,
Pazarda,
Markette,
Tarlada,
Fabrikada,
Evde,
Sokakta,
Hayatın, nefes alıp verdiği hemen her yerde giderek ağırlaşan bir ekonomik baskı varken ve yaşanan bu baskının altında imzası olanlardan biriyken…
Boşuna demiyor milyonlar, GEÇİNEMİYORUZ diye !
Yoksa bu da mı kara propaganda ?
Aslında sorun yok da, yaratıyor muyuz ?
Aslında bolluk var da, şükür mü etmiyoruz ?
Devlet Bahçeli’ye sormak gerek belki de, şu ana kadar NE için MUHALİF bir duruş sergilediğini… Bugüne kadar toplum talepleri noktasında, AKP iktidarına karşı NASIL bir TAVIR geliştirdiğini…
Konu,
Seçim barajını geçememek mi ?
İYİ Parti’nin gerisinde kalmak mı ?
Yoksa, seçmen tabanındaki erime mi ?
Asıl konu bu mu ?
Leman Dergisi’nin bir tespitindeyim;
-
“Mutsuz bir ülkede, nurlar içinde uyuyoruz... ” :(
-
Ve şimdi de, asıl hikâyemizin vatandaş finali gelsin ve MUHALEFET olmaya karar verenlere, biraz NASIL YAŞIYORUZ, onu hatırlatsın…
“Kimi, ikinci kutu kesmeşekerden, ikinci bir sıvı yağ almaktan bahsediyor ya… Biz, bir tanesini almakta zorlanıyoruz ! Eşim emekli… Ben çalışmıyorum ! Koca şiddetinden boşanan kızım bizimle beraber… Bir de torun… Hayat mı ? Zor ! Nasıl mı ? Mahalle pazarına gidip de eli boş dönmek nedir, bunu bilirim mesela ben… Sebzenin, meyvenin ne kadar pahalı olduğunu, bakın bunu da iyi bilirim ben… Bir kenarı sökülmüş para cüzdanımın iç cebine sokuşturduğum paralarıma sürekli bakıp, eve eli boş dönmemek için tezgâh tezgâh gezmenin tek çare olduğunu da hayat öğretti bana, ki bunu annemden, babamdan bilirim en çok da…
Bizim kuruş hesabındaki hayatlarımızda, tenceremize bir ayda toplam 1 kilo et giriyor... Bu 1 kilo eti 5 parçaya ayırıyorum… Yetiyor ! Ekmek mi ? Eskiden katıktı aile bütçemize ama ! O da pahalı artık ! Ama yine de iyi ki var…”
Ankara’dan Anadolu’ya ha bire HAYAT ÇOK GÜZEL, BOLLUK-BEREKET şarkısını çalanların MUHALİF olmaktan bahsetmesi, eldeki bu hikâyenin gerçekliği içinde kaybolup gidiyor…
Hatta çaya artık daha az atılan o ŞEKER gibi eriyip gidiyor…