Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 370 defa okundu.

Adım adım Bir adalet hikayesi

Kaç kilometredir?

Ankara’dan İstanbul’a…

 300 mü ?

Belki 350…

Yoksa 400 mü ?

Sanırım evet,  450…

Tam tamına 450 km…

Adım adım, nefes nefes…

Her kalp atışında bir adalet…

Gecikmiş, solmuş, kaybolmuş…

Hatta aranmış, köşe bucak taranmış…

Çokça bulunamamış, belki korkutulmuş…

Ölmemiş, ama yara bere içinde bırakılmış…

Hikayesi anlatıla gelmiş, kimse görmemiş…

Varlığı umut vermiş, ama bulunamamış…

Bir gün, denmiş ve o gün beklenmiş…

O gün, adımlar bir araya gelmiş…

Yürümüş, hiç durmadan…

Yoruldum demeden…

Çünkü umutmuş…

Her bir adım…

Umutmuş…

 Evet…

 Ankara’dan İstanbul’a mucize yaratmayacak o her bir adım belki ama, umut…  Hani elde avuçta az kalandan… İdareli kullanılandan… Bitmesin diye az az tüketilenden… Ki ne demiş Orhan Kemal ? “…Ya olmalı insan, vermeli canını insan için, yahut etmemeli kalabalık dünyamızda…”  O yüzden demeyin, ‘Kılıçdaroğlu’nun bu adımları memleketi mi kurtaracak’ demeyin…  GECİKMİŞ deyin… Gerçekten de GECİKTİ ! Daha önce NEREDEYDİNİZ diye de ekleyin ! Gerçekten de NEREDEYDİNİZ ? Ama yine de bir adım ve o her bir adım bir kalp atışı… Bu memleketin her karışında kendi adalet inancını kaybetmişlerin nefes alışı…

 Sahi, kaç kilometredir Ankara’dan İstanbul ?

O telaşın mesafesi kaç candır, kaç umuttur, kaç yaşamdır ?

 Kaç, bilmiyorum... Ama umuttur, bunu biliyorum… Hani, “Bütün iyi kitapların sonunda… Bütün gündüzlerin… Bütün gecelerin sonunda… Meltemi senden esen… Soluğu sende olan yeni bir başlangıç vardır…” diyen Edip Cansever’in umudu gibi…

 Sizin o umuda dair adalet hikayeniz ne bilmiyorum ama, ben benimkindeyim, bana ait hikayedeyim…

 Ben de yürüyorum,

Hiç durmadan yürüyorum…

Yorgunum, ama durmuyorum…

 Yok, Ankara’dan başlamadım… İstanbul’a da gitmiyorum… Benim yönüm çok farklı… Bir de değil… Birkaç tane… Bir adım Roboski’ye atıyorum mesela… Bir adım Armutlu’ya… Bir adım Eskişehir’e… Bir adım Gezi Parkı’na… Bir adım Reyhanlı’ya… Bir adım Ankara Garı’nın önüne… Ölümlerin masumiyetinde can veren kalabalıkların biriktiği her noktaya… Ama adaletsiz bırakılanlara… Adaletsiz kalanlara… Yanaklarından süzülen gözyaşında ağıt yakan hanelere…  Sıvasız evlerin analarına, babalarına, kardeşlerine…

 Haklısınız…

 Daha milyonlarca adımımız var, atacak…

Ve atan milyonlarca kalbimiz var, adımlayacak…

 Sahi hangisinden başlasak ?

Türkiye’nin neresinden başlasak ?

Hangi ağıdın hangi notasında dursak ?

 Zor…

Anlatması zor…

Hele ki adımlaması çok zor…

 Çünkü anlatması güzel değil, ama anlatması zorunlu bir hikâye bizimkisi… Anlatılan mı ? Aslında senin hikayen… Senin olduğu kadar benim de… Benim olduğu kadar onun da… Bu hikaye, atılan adımların hikayesi… Parça parça olmuş bizleri birleştirebilecek bir hikaye…  “Sorgulanmayan hayat yaşamaya değer değildir” dediğimiz bir hikaye… O yüzden de, herkesin olduğu yerde ayağa kalkıp vicdan yönünde bir adım atması gereken bir hikaye…

 İstediğiniz bir yöne…

 İsterseniz, Ankara’dan İstanbul’a…

İsterseniz, Diyarbakır’dan İzmir’e…

Roboski’den Gezi’ye ve Armutlu’ya…

 Ama bitiş noktamız aynı olsun, VİCDAN olsun…

 Olmaz mı ?