6-7 Eylül’ü hiç konuşmuyoruz Ne Ankara’da ne Anadolu’da
-
Ne kadar Rum, Ermeni, Süryani, Musevi varsa, hepsinin dükkânlarına girdik, evlerine daldık ! Öyle bir kargaşa vardı ki, İstiklal Caddesi’nde iki gün tramvay çalışamadı ! Yola kumaşlar, perdeler, eşyalar atılmıştı ! Bir ara baktım, bir kuyumcu dükkânına saldırıyorlar… Ben de karıştım aralarına ! Vitrinde ne var ne yoksa doldurdum koynuma… Küpe, müpe, altın !
-
Bu sözler, 6-7 Eylül’de, İstanbul’da azınlıklara yönelik düzenlenen saldırılara katılan bir yağmacıdan yansıyanlar !
Dün, 6 Eylül’dü…
Bugün, 7 Eylül…
Ne oldu ?
Aslında “NE OLMADI” diye sormam gerekiyor !
Sahi,
…konuşması gerekenler nerede?
Bugüne dair UFACICIK BİR ÖZÜR mesela !
Tüm bu unutulmuşluğun ortasında, Ankara ya da !
O nerede ?
Her konuda konuşan, her konuda bir fikri olanların Ankara’sı nerede ?
Tamam,
…yokmuş gibi davranalım !
Yaşanmamış gibi hatta !
Sonra ?
Unutacak mıyız ?
Peki, unutamayacak olanlar !?
6-7 Eylül 1955’in yarasında duranlar !?
Kayıpları bugün bile telafi edilmeyenler !?
Onlar ne olacak ?
Tamam,
…onlar için de yokmuş gibi davranalım !
Hiçbir şey yaşamamışlar gibi hatta !
Yok, bu defa değil… !
Artık değil… !
HDP Milletvekili Garo Paylan’ın, 6-7 Eylül'ün, "6-7 Eylül Pogromu Hafıza Günü" ilan edilmesi için TBMM'ye kanun teklifi vermesindeyim o yüzden ! Paylan’ın, “6-7 Eylül 1955 Pogromu, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yaşanan ve hâlâ yüzleşilmemiş vahim olaylardan biridir... Resmi verilere göre, İstanbul ve İzmir’de; Rum, Ermeni ve Yahudilere ait 4.226 ev, 1.011 işyeri, 74 kilise, 8 ayazma, 1 sinagog, 2 manastır, 26 okul ve 3 mezarlık ciddi şekilde tahrip edilmiş, yakılmış, yıkılmış ve yağmalanmıştır... Yaşanan Pogrom’da çok sayıda kadına cinsel saldırıda bulunulmuş, azınlıklara yönelik sayısız darp vakası yaşanmış ve 10’dan fazla yurttaşımız öldürülmüştür... Ayrıca, 7 Eylül 1955 günü Ankara, İzmir ve İstanbul’da ilan edilen sıkıyönetim ve sonrasında alınan yoğun güvenlik önlemlerine rağmen İstanbul, İzmir, Hatay ve Çanakkale’de azınlıklara yönelik taciz ve onlara ait ibadethanelere yönelik kitlesel şiddet devam etmiştir” deyişindeyim ! 6-7 Eylül Pogromu sırasında Seferberlik Tetkik Kurulu’nda görevli Sabri Yirmibeşoğlu’nun, “6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir ! Muhteşem bir örgütlenmeydi, amacına da ulaştı” açıklamasındayım !
En çok da,
“Geçmişin acılarıyla yüzleşmeden, iyileşemeyeceğiz” diyendeyim !
“6-7 Eylül 1955 Pogromu ile yüzleşmek bu yüzden önemli” diye de ekleyendeyim !
Garo Paylan’ın dediği gibi;
“Türkiye’nin en büyük şehirlerinin orta yerinde yaşanmış suçların mağdurlarını anmak ve bu mağdurların anılarını toplumsal hafızaya dahil etmek, çok önemli bir adım olacak hepimiz için…”
İyileşmek için…
Yüzleşmek için…
Helalleşmek için…