Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 127 defa okundu.

6 7 Eylül için Susan bir Ankara

4.214 ev…

1.004 işyeri…

73 Kilise…

1 Sinagog…

2 Manastır…

26 okul ile aralarında fabrika, otel, bar gibi yerlerin bulunduğu 5.317 mekân saldırıya uğradı… Olayların ardından Türkiye'de yaşayan binlerce Rum Türkiye'den göç etti... Yaşananlarla ilgili 5.104 kişi tutuklandı…  O döneme ait bilgilere göre, İzmit ve Adapazarı’ndan gelen yağmacılar geri dönmek üzere Haydarpaşa İstasyonu'na geldiklerinde, üzerlerinde yağmaladıkları mallarla yakalandı...

Durdurulamayan (!) bir linç hikâyesi…

Ölümler, şiddet, susturulan hayatlar…

Tecavüze uğrayan, utanmalarından veya korkmalarından dolayı şikâyette bulunamayan kadın sayısının 400’e yakın olduğu tahmin edilmiş, ama bu sayı da asla netleşmemiş, netleşememiş… Ama düne dair bu sayfa, ülke coğrafyasının EN SESSİZ (!) utancı oluvermiş…

Bugün için sözü Cemaat (Azınlık) Vakıfları Temsilcisi Moris Levi’ye bırakmadan, bir şey sorayım… Sahi, UTANÇ dedik demesine de, Ankara niye 6-7 Eylül’ü HİÇ YAŞANMAMIŞ gibi gerisinde bıraktı, tek bir açıklama bile yapmadı, ÖZÜR DİLİYORUZ dahi demedi, hatta UTANIYORUZ diye eklemedi ?

Cevap, Ankara’nın vicdanında, ama biz beklemeyelim ve bugünün kadim Anadolu’su adına sözü Moris Levi’ye bırakalım ve günü de onunla noktalayalım, ama düşünelim de… Hem de çok !

*

6 Eylül tarihi, toplumlarımız için iki ayrı kez kara bir gün olarak tarihe geçmiştir.

6-7 Eylül 1955’te, başta Rumlar olmak üzere; Ermeni, Yahudi ve diğer azınlık vatandaşlara yönelik acımasız saldırılar yapıldı. Maddi-manevi büyük kayıplar yaşandı. İki gün içinde binlerce masum vatandaşın işyeri yağmalandı, ekmek tekneleri başlarına yıkıldı, düzenleri altüst edildi. İnançlı her insanın, başka bir dine ait olsa da, saygı duyduğu ibadethaneler, emanetlerimiz mezarlıklar tahrip edildi.

6 Eylül 1986’da ise, Neve Şalom Sinagogu’nda, tüm semavi din inananlarının her gün elini açıp dua ettiği Yaradan’a ibadet etmekte olan Yahudiler’e yönelik, yabancı terör örgütlerince imansız, hain bir terör saldırısı düzenlendi. Onlarca masum can katledildi. Onlarca yuvaya ateş düştü.

Toplumsal hafızamıza kara bir leke olarak kazınan bu günleri on yıllar sonra bile esef ve üzüntüyle hatırlıyoruz.

Toplumlarımızın zaman içinde güven duygusunu büyük ölçüde kaybetmiş olması bir tesadüf değildir. Sebepsiz nefretin kurbanı olan toplumlar, asırlar süren birliktelikten sonra bile dışlandıkları ve istenmedikleri duygusuna kapıldılar. Ailelerin parçalanması, ev ve iş yerlerinin yıkılması büyük acılar ve hayal kırıklıkları yarattı, korkuları körükledi.

İnsan hayatıyla oynamanın ve ötekileştirmenin ağır günahını anlamayan zihniyeti ve dünyanın her neresinde, hangi kesime gerçekleştirilmiş olursa olsun, bu gibi nefret suçlarının sorumlularını şiddetle kınıyor, 6-7 Eylül gibi zorlu günlerimizde, belki de kendilerini ve ailelerini riske atmak pahasına, olayları durdurmaya çalışan her inançtan komşularımızı, dostlarımızı, devlet yetkililerini şükranla anıyoruz…

Tarihimizde, 6 Eylül, toplumların bir anda ötekileştirilmelerinin ve sebepsiz nefretin ne boyutta acılara neden olacağının hazin bir örneğidir.

Hiç düşünüldü mü acaba, 6-7 Eylül 1955 yaşanmasa idi ne olurdu?

Ülkesini endişe ve acı içinde mecbur kalarak terk edenler ve bu kimselerin artık birer yetişkin olan çocukları, bu topraklara olan bağlılıklarıyla; birikimleri, renkleri, dış ülkeler ile olan temas zenginlikleri, çalışkanlıkları ve farklı bakış açıları ile ülkemizde hizmet edebilirlerdi. Sonuç olarak, bugün daha renkli bir ülke olabilir ve bunun avantajlarından Cumhuriyetimiz faydalanıyor olabilirdi. Ekonomimizin, Cumhuriyet tarihimize olan güvenimizin, turistik potansiyelimizin, diplomatik birikimlerimizin, yurt içinde ve dışındaki prestijimizin daha iyi olması mümkün olabilirdi…

Sayıları milyonlardan yüz bine düşen, her şeye rağmen aidiyet duygularını yitirmeyip topraklarında kalan biz, farklı inanç mensupları, kendi ülkemizde hizmet edebilmenin mutluluğunu her gün yaşıyor, 6 Eylül gibi acı günlerin bir daha asla ülkemizde yaşanmamasını, dünyamızda da benzerlerinin son bulmasını diliyoruz.

*