Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 305 defa okundu.

4 Yıldızlı bir VEDA Peki gerekli miydi

Her sabah, milyonlarca kişi mutlaka aynı saatte ve aynı anda tek bir beden gibi uyanırız. Milyonlarca kişi aynı anda işe başlar, gene milyonlarca kişi uyum içinde işi bitiririz. Tek bir bedene takılmış milyonlarca el ve milyonlarca kafa, Zaman Tablosu'nun düzenlediği biçimde, aynı anda kaşıklarımızı ağzımıza götürürüz. Aynı anda yürüyüşe çıkar, aynı anda dinlenir ya da uyumaya gideriz.

 Yevgeniy İvanoviç Zamyatin, distopik bir geleceği konu alan "Biz" isimli romanında anlatmış, anlatırken de, farkında olmadan birbirimize benzeyen hallerimizin kalabalığında giderek yavanlaşan her birimizi resmetmiş… Yok, yine de var… Aramızda o BİZ denenin dışına taşmaya çalışan ve ara ara bizleri omuzlarımızdan tutup sarsanlar var…

 Geçen bir haber okudum buna dair, İstanbul’dan…

Bir okulda öğretmenlik yapan Muhammet Türkmen’e dair…

 TBMM Dilekçe Komisyonu’na bir yazı yazmış denilene göre…  Başta okullar olmak üzere, bütün resmi kurum ve kuruluşlarda tasarruf tedbirlerinin alınması ve israfın önlenmesine dair önerilerini sıralamış…  Yazdığı dilekçe o kadar beğenilmiş ki, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 81 ildeki tüm okullara dikkate alınması amacıyla gönderilmiş…

 Devlet dairelerini yazmış mesela ve demiş ki…

 “Odalardaki tüm lambalar gerekli gereksiz yanıyor... Mesai 17.00'de bitiyorsa, o saatte bile kaloriferler yanmaya devam ediyor... Halbuki duruma göre iki veya üç saat, belki daha önce kaloriferler söndürülmeli… Havanın durumuna göre, belki birkaç saatlik kaloriferlerin yanması o günü kurtarabilir... Bunlara dikkat edilmiyor... Kısacası, devlet dairelerinde israf had safhada… Tasarruf genelgesi yayınlayıp ciddi takip yapılırsa, tahmin edilemeyecek kadar tasarruf sağlanır... Milyonlarca dolar paramız yurtdışına gitmez, ülkemizde kalır…”

 Minik minik şeyler, ama kocaman çözümler, ne dersiniz ?

 Bugün buna dair yazmak isterken karşıma çıktığı için paylaştım, ki benim örneğim de oldukça minik (!) bir örnek… Eldekine, bizdekine, şehrimizdekine dair bir örnek… Hatay Valiliği’nin verdiği bir yemeğe dair bir örnek… Yok, ‘afiyet olsun’ ve hatta ‘ziyafetleriniz’ de bol olsun, sorun o değil ! Ama resmi bir vedaya ekli 4 yıldızın gereksizliğine dair bir yazı bizimkisi !

 Başlayalım mı ?

 Burası, Antakya’nın 4 yıldızlı otellerinden bir tanesi… Eldekiler arasında en lüks olanlardan hatta… Tarihi geçmişi ve korunan kimliğiyle de görkemli, o yüzden hem özel hem ayrıcalıklı… Yemek mi ? Bir Valilik organizasyonu ! İçişleri Bakanlığının son atama kararı nedeniyle başka noktalara tayini çıkan isimler var masada… Vali Yardımcısından Kaymakamlara… Aslında bu bir teşekkür yemeği… Hizmete, ortaya konan çalışmaya, katkıya… Ve başarı dileği, bundan sonrakine eklenecek yaşama…

 Dedik ya, güzel…

Hatta ‘afiyet’ de olsun…

 Ama !

 Bir taraftan ‘tasarruf’ mektubu yazan bir öğretmen ve o öğretmenin hassasiyet dolu dikkatini 81 ilin idarecilerine gönderen bir Bakanlık, diğer taraftan BİZ, resmi bir veda ve teşekkür yemeğine ekli 4 yıldızlı bir yemeğin lüksü…

 Sorun şu ki, çelişiyoruz…

Hayatla, birbirimizle, aslında her şeyle…

Önceliklerimizin sırasına ara ara kaynak yapıyoruz…

Sloganla gerçeklerimizi ise sık sık birbirine karıştırıyoruz…

 “Ara ara olur” deyip geçsek mi peki ?

“O kadar hizmet etmişler, abartma” mı yoksa ?

 Sahi, abarttık mı yine ?

 Tamam da ne yapılabilirdi ? Soru bu… 4 Yıldızlı lüks bir otelin taş avlusuna kurulu şık bir masada yemek görüntüsü vermek yerine, ne yapılabilirdi ? Çok şey… Ya da hiçbir şey ! Aslında konu, topluma verdiğimiz mesajda saklı ! Sorun, devleti yönetenlerin sorumluluğunda saklı !

 Recep Tayyip Erdoğan’ın henüz Başbakan olduğu dönemde, Ocak 2017’de 'Tasarruf Tedbirleri' başlığı ile yayınlanan genelge geliyor akla… Kamuda tasarruf sağlanması için alınacak tedbirler geliyor, ki o yüzden, herkesin tasarruftan bahsettiği bir ülkede tasarruf denen olguyu, ‘iki yakası’ bir türlü bir araya gelmeyen sokaktaki vatandaşa yükleyen bir coğrafyada yapılanı da yapılmak isteneni de anlamak zor…

 Yoksa konu yemek değil !

Dedik ya, ‘afiyet olsun’ …