27 Martın Türkiyesin de AKM hikayesi ve Tiyatro Günü
Son İstanbul seyahatimin bende biriktirdiği bir hüzün var…
İstanbul’u bilenler -AKM- dediğimde anlayacaktır… İstanbul’un o insanı yoran karmaşası içinde sanat kokan bir mabetti bir zamanlar… Devlet tiyatrolarının oyunlarını takip ederdik hemen yanı başındaki küçük sahnesinde… Ve opera izlerdik, büyük sahnesinde… Klasik müzik konserlerinin her Cumartesi ve Pazar hallerine karışan sabah kalabalığı içinde yer almak ise eşsiz bir ayrıcalıktı…
Şimdi mi ?
Kimilerine göre İNŞAAT halinde…
Bana göre ise kocaman bir enkaz içinde !
Hatta unutturulmak istenen bir DÜN telaşında !
Taksim meydanının bir diğer ucundaki devasa boyuttaki CAMİ inşaatını neredeyse bitirdik gibi, ama AKM için NE olacağına hala karar veremedik, belli ! Ankara’nın insafına terk edilen son kararın gölgesinde insan merak etmiyor değil, ki bilen bilir… Şişli yönünde yürüseniz karşınıza Cami çıkar… İstiklal Caddesi’ne dalın, hemen sağ başta, Fransız Kültür’ün yanı başındadır bir diğer Cami… Yetmedi mi ? Gümüşsuyu’nden aşağıya inin, ki hemen Dolmabahçe’nin yanı başındadır bir diğeri… İstanbul bu… Camiler şehri…
Peki, Taksim Meydanı NİYE diye soruyorum ara ara !
Buradaki restleşmenin karşılığı NE diye en çok da !
Haklısınız…
Konu fazla derin…
İçinden çıkamayacağımız kadar hem de…
Atatürk Kültür Merkezi (AKM) ile devam edelim mi ?
Sahnelerin PERDE kapatmak zorunda bırakıldığı ülkemizle…
En çok da, geride kalan 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’yle…
Buna dair bir açıklama yapıldı geçen… Sahnelerin YASAK ve SANSÜR’le mühürlendiği OHAL’in memleketinde olana bitene bir NOKTA koyan ve UYANIN diyen bir açıklama ! Barış Atay’ın ‘Sadece Diktatör’ oyununa yer verdiği için sahnesine YASAK gelen Kadıköy Tiyatroları Platformu’ndan bizlere yansıyan bir açıklama…
Onlar başlasın, sonrasında NOKTA koymak bize kalsın…
*
Bugün 27 Mart... Bugün, binlerce sahnede milyonlarca göz kendi hayatına tanıklık edecek... Dün olduğu, yarın olacağı gibi... Sahneden sesler yayılacak… Kulak verelim bu sese ! Bu ses ; bir kâbustan uyanan kadının, bir emekçinin öfkesinin, bir gencin ilk aşkının sesi olabilir... Bu ses, bir hayalden bir dünya yaratanların sesidir... Bu ses, hayatı düşlerle yoğurup, sizi kendi avuçlarınıza bırakanların sesi, bu ses tiyatronun sesidir…
Bugün 27 Mart… Dünya tiyatrolarının kararlılığının en güçlü duyulduğu gün: vardık, varız, var olacağız !
Bugün 27 Mart... Bugün, binlerce sahnede milyonlarca göz kendi hayatına tanıklık ediyor… Shakespeare’in kadim cümleleri, Vasıf Öngeren’in sesi hala çelik gibi sağlam... Haldun Taner’i dinleyelim, Bertolt Brecht’i, Lorca’yı: Cesareti, hüznü, inancı, aşkı, inadı, öfkeyi, acıyı, direnişi, anlamayı, kahkahayı…
Bugün 27 Mart... Emperyalist devletlerin barbarlığına karşı, tiyatronun insanı savunmasının yeni yaşı... Kutlu olsun insanın kendini, düşlerini, sanatla savunması !
Bugün 27 Mart... Tiyatro kapılarının polislerce dolaşıldığı, sansürün, yasakların A4 kâğıtlarına resmi mühürlerle yazıldığı; umudun, barışın sesinin kısılmaya çalışıldığı bu zamanlarda, yaşasın bir hayalden bir dünya yaratanların çılgınlığı !
Kutlu olsun 27 Mart Dünya Tiyatro günü ! Kutlu olsun sahnelerimizin, cesaretin, inancın, inadın, kahkahanın bugünü !
*
Hindistan asıllı düşünür J. Krishnamurti der ki…
“Hayatın tamamını anlamalısın, sadece küçük bir parçasını değil... İşte bu nedenledir ki, okumalısın… Bu nedenledir ki, göğe bakmalısın… Bu nedenledir ki, şarkı söylemeli, dans etmeli, şiirler yazmalı ve acı çekmeli ve bütün bunların yaşam olduğunu anlamalısın…”
Ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama… Sahnelerin PERDE demek zorunda bırakıldığı bir ülkede nefes alıp vermenin zorluğunda duran bizlerin 2019’a ilerleyen bu coğrafyada YAŞAMIN aldığı bu SON halde biraz durması ve düşünme zamanı geldi de geçiyor bile !