Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 266 defa okundu.

11 sene olmuş Ama adalet olmamış

19 Ocak 2007…

Saat 15:00 sıraları…

Şişli Halaskârgazi Caddesi…

Agos Gazetesi’nin hemen önü…

Beyaz bereli bir silah ve ölüm anı…

 Yaşanan cinayetin ardından açılan bir dava, sayısız duruşma… 16'sı tutuklu, 10'u firari 85 sanıklı davanın bir türlü dinlenemeyen kamu görevlileri… Son duruşmasının ardından tutuklu sanık sayısı 11'e düşen davanın 29-30 Ocak ve 1-2 Şubat 2018 tarihine ertelenen son hali…

 “Taş Bina ve Diğerleri” adlı kitabında ne güzel söylemiş Aslı Erdoğan… “Hayat; iliğine, kemiğine kadar sömürülmüş bir sözcük, iç sızısını andıran bir uğultu, okyanuslar dolusu bir uğultu…” Adaletsiz geçen 11 senenin Türkiye’si adına hayatlarımızın resmi de bundan ibaret belki de…

Koca bir uğultu !

 Tam da bu ara noktada durup da Nazım Hikmet’i anmamak olur mu ? Ne demiş Nazım ? … “Bir gün çok bunalırsan, denizin dibinde yosunlara takılmış gibi, soluksuz ! Sakın unutma gökyüzüne bakmayı… Gökyüzü senindir, gökyüzü herkesindir…”

 Peki, onca bakışın toprağa düşüşünde ne yapacağız ?

Toprağa çarpıp dağılan onca parçayı nasıl toparlayacağız ?

 Dink toparlasın mı bizi ?

Bir konuşmasında, 1915’teki tehcir sonrası Sivas'tan Fransa'ya giden, ama sık sık köyünü ziyaret eden ve bu ziyaretleri sırasında köyünde vefat ederek buraya gömülen bir kadının öyküsünü anlatmıştı Hrant Dink, hatırlar mısınız ? Anlatırken de ‘gözü Anadolu toprağında olan bir Ermeni’ olarak bakın ne demişti… “O dönemki Cumhurbaşkanı Sayın Demirel, 'Ermenilere 3 çakıl taşı vermeyiz' diye bir laf etmişti… Ben de bu kadının öyküsünü yazmıştım ve demiştim ki; biz Ermenilerin bu topraklarda gözümüz var... Var, çünkü kökümüz burada... Ama merak etmeyin, bu toprakları alıp gitmek için değil, bu toprakların gidip dibine girmek için…”

 Haklısınız…

Hrant’a adalet borcunu ödeyemedi bu ülke…

Oysaki adalet emekti…

Sahi, anlamı neydi?

O EMEK denen şey neydi ?

Tekrarımız dünden olsun !

Haklısınız, sadece 4 harf… 4 harflik bir şey NE anlatabilir ki ? Çok şey mi ? Hiçbir şey mi ? Sahi VURGUSU ne ? Ya içeriği! NE anlatıyor ? Ama en çok da vicdanınıza… NE damlatıyor ?

Kendi adıma mı?

Açıkçası bana NE anlattığı değil, ne YAŞATTIĞI önemli… Hele ki bu ülkede! Bakın dindar biriyseniz buna “kul hakkı” da diyebilirsiniz... Sorun yok ! İsim farklı, ama anlatmak istediğimiz şey aynı… Çünkü konu ne “sağ” ne sol” ne de her hangi bir “ideoloji”… Konu BEN, SEN, O ve ortaya koyduğumuz o “EMEK”…

Tamam, sadece 4 harf!

Ama o 4 harf, hayatlarımıza karşılık bir 4 harf ! Nefes aldığımız her ana karşılık bir 4 harf ! Belki de o yüzden o 4 harften tek bir harf düştüğünde bizler de düşüyoruz ! Dizlerimizin üzerine… Bazen de yüzüstü !

Öyle önemli bir 4 harf ki o, sokakları mesken tutup zam ya da maaş eylemlerine bile çıkıyoruz ! Coplanma pahasına… Biber gazı ile gözleri kızartma pahasına… Basınçlı suyun bedeninizde yarattığı o morartılar pahasına… Aykırı olma pahasına… Ya da öteki olma !

Sahi, o 4 HARF için siz ne yaptınız ? O’na ne kadar SAHİP çıktınız ? Kul hakkı noktasında “kutsanan” o 4 harf için Allah’tan ne kadar korktunuz ? Ya vicdanınızda, orada ne kadar temizlendiniz ?

Temizlenmek…

Haklısınız, saçma oldu!

Hele ki o 4 harf noktasında bu kadar kirliyken…
Akıttığımız onca suya rağmen temizlenemiyorken…

Siz yine de şansınızı deneyin!

Belki temizlenirsiniz…