100. senede Türkiye Ve bir Aile Fotoğrafı
Geçen bir yerde okudum…
Aslında düşündüklerimi okudum…
Denilen mi ?
-
Geçmişte, devletin, toplumu şekillendirmek üzere kullandığı bir referans olan Atatürk’ün, son dönemde giderek bir halk kahramanı haline geldiği gözlemleniyor. Anıtkabir’e haftanın her günü ve her saati, özellikle de milli günlerde ziyaretçi akını yaşanıyor. Atatürk dövmeleri ve araçların arka camlarına yapıştırılan Atatürk imzaları, bir “farklılaşma” aracı haline geliyor. Tepeden inmeci bir yaklaşımın toplumun bazı kesimlerinde aşılarak Atatürk sevgisinin tabandan yayılarak benimsenmesi ise Atatürkçülük kavramını sosyolojik açıdan yeniden tartışmaların merkezine yerleştiriyor. Keza bu dönüşümün diğer kutbunda da karşı-devrim birikimiyle özdeşleşen tepkisel referanslar, politik bir söylem ve duruşun tarafı olarak aniden yüceltilen “tarihi semboller” doğuyor. Atatürk’ün Samsun’a çıkarak milli mücadele sürecine start vermesinin 100. yıldönümünde, Atatürkçülük meselesinin siyasi yelpazenin farklı noktaları tarafından ele alınış tarzı da yeniden önem kazanıyor.
-
Yerinde tespitler…
Niye mi ?
Düşünsenize…
Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren, çocukların ve gençlerin yeni rejimin anlayışına uygun yetiştirilmesi ve “yeni bir nesil” düşüncesi, Atatürkçülüğün en önemli motivasyonlarından birisi olmadı mı ?
Peki, bugün bu düşünceye alternatif yaratmak isteyenler yok mu ?
Aslında değişen o kadar çok şeyimiz var ki…
Mesela elde bir Aile (!) fotoğrafımız var…
Hani 19 Mayıs ve Samsun etiketli olan…
Eldeki karede kim yok ki !
Buna dair bir şey okudum geçen, ki o gelsin önce…
-
Ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu’na yapılan linç girişiminin üzerinden daha bir ay geçmedi. CHP liderinin sağ yanında poz veren Erdoğan da Bahçeli de kendisini arayıp bir geçmiş olsun demedi; tersine linç girişiminin yapıldığı cenaze törenine gittiği için onu suçladılar. Sonra da CHP adayının kazandığı İstanbul seçimini iptal ettirdiler. Bu yaşananlardan sonra o kadroyla çekilen “aile fotoğrafı”na olsa olsa Erdoğan’ın zafer fotoğrafı denilebilir.
Türkiye, ne yazık ki, bu türden milli birlik müsamerelerini çoktan geride bıraktı. Artık zulmedenler ve zulmedilenler var; hak yiyenler ve haksızlığa uğrayanlar… Linç edenler ve edilenler…
CHP, seçim öncesi Erdoğan’ın işine yarayacak hiçbir gerginliğin tarafı olmak istemiyor; ancak bu kez de “Stockholm sendromu”na kapılmış görüntüsü veriyor. Fotoğrafta olmayan İyi Parti Genel Başkanı Akşener’in ise gece yarısı evi basıldı. Yine fotoğrafta olmayan HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Demirtaş hala hapiste…
Onların yer almadığı bir aile fotoğrafında; linçe, baskına, hapse onay verenlerle poz vermek, Kılıçdaroğlu için abartılı bir iyi niyet gösterisi oldu.
-
Kötümser bir bakış açısı mı ?
Belki de gerçeğe dokunuşun ta kendisi…
Eldekine iliştirilen şu son tespit de buna dair aslında…
-
Bazı aile fotoğrafları vardır; aile reisi, oğullar, abiler gururla yan yana durur, arada gözü morarmış kadınlar, kolu sargılı kızlar, zoraki gülümseyerek poz verir. Çünkü adettir: Kol kırılır, yen içinde kalır. Ailede dayak vardır, şiddet vardır; ama dışarı mutlu aile fotoğrafı vermek mecburiyeti de vardır. Kan kusulur, “kızılcık şerbeti içtim” denir.
-
Merak ettim…
Şerbetimiz var mı daha ?
Peki, İÇMEYE devam mı ?