Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 142 defa okundu.

Valiliğin Gastronomi adresindeyiz MENÜDE NELER OLACAK

Gastronominin tarihle harmanlandığı şehirlerde yemek yemenin farklı olması gerekiyor…

Mesela bizde, Antakya özelinde…

Konu sadece, önünüze konan menüden yemek seçmek olmamalı… Yemeklerin sunulduğu mekândan ortamda kullanılan müziğe, servis için kullanılan tabaklardan kullanılan mobilyaya, duvarlara ekli fotoğraflardan yapılan yemeklerin hikâyesine,  masaların üzerine serilen örtülerin nakışından servis kalitesine kadar, her şey, siz kapıdan girer girmez bir ZAMAN TÜNELİ atmosferi yaratmalı…

Konumuz biraz da bu…

Bekleyişim de…

Büyükşehir Belediyesi’nin işlettiği Gastronomi Evi’nde son yediğimiz yemeğin ardından, Valilik koordinasyonunda düzenleme çalışmaları yapılan, İskenderun Petek tarafından işletmeye alınacak bir diğer Gastronomi içerikli restoranın meraklı bekleyişini kastediyorum !

Çok ülke gezen, her gittiği ülke şehrinde de, hem o ülkenin hem de farklı ülke mutfaklarının restoranlarını illa ki ziyaret eden biri olarak, eldekinden memnun olmayanlardan biriyim, anlayacağınız… Adana tescilli Analı Kızlı çorbanın Hatay versiyonunda durmayı NORMAL sayan bir kentte yaşarken, haklısınız, memnuniyet çok zor… En çok da, o ZAMAN TÜNELİ arayışında dururken, hep aynı zaman dilimine hapsolmak…

İşte asıl zorluk da bu !

Beklentim, bu yüzden çooook yüksek !

Mevcut Gastronomi Evi’nin, plastik bir PVC kılıf içine sıkıştırılmış özensiz menüsünün ardından, başka bir şeyler bekliyorum mesela… Halk dilinde ifade edilen haliyle sıralanmış, bugüne dair isimleri de yanına eklenmiş, şu ana kadar bilmediğimiz yemeklerin keşfinde duralım istiyorum mesela… Restoranın bir köşesinde, gelen misafirler için Hatay Mutfağını fısıldayan yayınlar da olsun istiyorum mesela… Duvarlarında, yüzlerce yıllık bir geçmişe sahip taş ve ahşap evlerin avluya bakan mutfaklarının kare kare telaşında durmak, dünün siyah beyaz yüzlerinde mola vermek istiyorum mesela… Üzerine eklenecek desenlerle, bu kentin medeniyetleri ile göze göze gelmeyi umduğum tabakların altına serilecek Amerikan Servislerde de, bu kentin hasır üreten ellerinin emeği olsun mesela… Bu kentin hemen her tanıtım platformunda hep bir adım önde giden künefeyi PAKETLE dışarıdan almak yerine, bunu ara ara bir ŞOV haline getirip, GÖRSEL bir şölen yaratalım mesela… Hatta kahvaltı servisi de olacaksa ve böylesi bir yerde bir de taş fırınımız olacaksa, Antakya’nın bir türlü kendini anlatamamış simidini de SICAK SICAK servis edelim mesela…

“Kendim olmazsam, onların olmamı istedikleri biri oluyordum ve onların olmamı istedikleri o insana hiç katlanamıyordum” demiş ya Orhan Pamuk…

Tüm bunlar, ondan !

Sıralanan beklenti listemiz de !

Bu defa daha iyi olsun, deyişlerimiz de !

Yoksa…

Hiçbir şeye konuşmayan, her şeye kafa sallayan, eleştirmeyen, düşündüğünü paylaşmayan, yanlışı görse de dile getirmeyen, kötü olmamak için ayağa kalkmayan, uyumlu görünme adına da hep ceket ilikleyen hallerimizin hepimiz farkındayız… Her şeyin içinde bire bir yaşayıp da, sanki hiç bir şey yaşanmıyormuş gibi davranan kalabalığın da…

Tabi unutmadan…

Konuştuğu takdirde, olası resmi protokol listesinden çıkarılma riski de var !!!

Büyük kayıp !!!

:)

Fransız Devrimi ve aydınlanma hareketine büyük katkısı olmuş, din ve ifade özgürlükleri yanı sıra, insan hakları konusundaki düşünceleri ve felsefi yazıları ile ünlenmiş Fransız Yazar ve Filozof Voltaire’in sevdiğim bir sözü var…

Der ki;

“Size kimin hükmettiğini öğrenmek istiyorsanız, kimi eleştirmeye izniniz olmadığını bulun…”

Buldunuz mu ?

Düşünün…

Ve özgürleşin !