Senin hayatın benim sana demediklerim kadar noksan
Kayıp Hayaller Kitabı’nda Hasan Ali Toptaş paylaşmış bu cümleyi… Haksız mı ? Hiç düşündünüz mü peki ? ‘Göz göze geldiklerinizde, yüz yüze geldiklerinizde, karşılıklı oturduklarınızda, sizde kalan ve paylaşılamayan ne kadar çok kelime, ne kadar çok cümle var’ diye ! Kendi sessizliğinizi paylaşıyorsunuz çokça ! Yalan mı ? Ya da o sessizliğin gerisinde bekleyenleri koruyup kollayan masum başka kelimeler ve cümleler kullanıyorsunuz ! Ama ne o kelime ve cümleler sizsiniz, ne de siz o kelime ve cümlelersiniz ! Doğru mu ?
O zaman, biraz kendimiz olalım mı ?
Aslında kendi olan birine söz verelim…
Oyların yüzde 67’sini alarak Ankara Barosu Başkanlığı’na seçilen Erinç Sağkan’ın açıklamalarını okudum geçen… “Bu ülkede hiç kimse hukuki güvenliğe sahip değil…” demiş !
Korkutucu mu ?
Sahi…
Korkutucu olan insanın kendisi olması mı, kendisi olurken ki paylaşımları mı?
Peki, hiç KENDİNİZ oldunuz mu ?
Düşünün…
Biraz daha düşünün…
Sonuç ne ?
Olmuş musunuz ?
Belki biraz…
Belki de hiç…
Peki, ne yaptınız KENDİNİZİ ?
Peki ya onca kelime ve cümlenizi !
Onlara ne oldu ?
Haklısınız !
Şu an bana, ‘kendim olmak biraz sıkar…’ demek istiyorsunuz aslında !
Erinç Sağkan da buna dair devam etmiş zaten…
-
32 yıllık avukatım… Bu kadar ‘adil yargılanma, masumiyet karinesi, savunma hakkı’ konuştuğumu hatırlamıyorum... Dolayısıyla, evrensel hukukun genel kabule ulaştırıldığı bu temel kavramların içinin boşaltıldığı bir dönemi yaşıyoruz... Böyle bir dönemin içerisinde otokratikleşme çok net bir biçimde kendisini gösteriyor ve yürütme, yargı üzerinde bir baskı oluşturmaya çalışıyor…
-
Aslında yalnız değilsiniz…
Ben de sizle aynı durumdayım…
Tamam, biraz daha rahatım belki ama…
Her kelimede ve cümlede durup düşünüyorum…
Bana yol-su-elektrik olarak geri dönecekleri hele ki…
Döner mi ?
Döner…
Ama bir gün bu zor zamanlar da biter ve her şey normale döner…
Hayat dediğin ne ki !
Film gibi…
Hani biri demiş ya. ;
-
Hayat, aslında, aynı sinema salonunda, aynı anda oynayan binlerce film gibi… Yaşamak, o filmleri aynı anda seyretmek gibi… Her rastladığın insanla sinemana yeni bir film ekleniyor… Sen onu seyrederken, o rastladığın insanla birlikte sen de başkasının sinemasında bir film oluyorsun… Ve bazen, gerçekten iyi filmler seyredebiliyorsun o sessizliği bozacak…
-
Sadece inanın…
O iyi film bir gün vizyona girecek, buna inanın…
Ve inandığınız için yaşamaya devam edin…
Ama o zamana kadar da…
Hacı Bektaş-ı Veli’nin dediği gibi…
“Elin açık, gönlün açık, sofran açık olsun… Ayıpları ört, sırları tut, öfkeni de yut…”