Notaları tutuklu kadınlar BURADAYIM diyenler
“Savaş ve Barış” adlı kitabında, Tolstoy sorar…
“Milyonlarca insanın, yüce idealler uğruna düpedüz cinayet işlediği bir dünyada, kim adaletten söz edebilir?”
Adalet…
Mesela bizdeki !
Hani mülkün temelinde olan !
Aslında bir başlangıç da sayılan !
Her şeye bir şekilde hayat da veren !
Ama ruhu olmayan !
Savaşların çok, adaletinse, hep yanlış tartan bir terazi ile gıdım gıdım dağıtıldığı bir dünyadayız, anlayacağınız ! Konserleri türlü türlü sebeplerle iptal edilen sanatçıların ülkesinde, elleri arkadan bağlı notaların hırpalanmış coğrafyasını konuşmak da olması gereken o yüzden !
Evet…
Kürt kimliği ve politik tavrı ile değil, yaptığı müziğiyle sahnede olmak isteyen Aynur Doğan’ın dediğindeyim önce…
“Aşıklar, hakikati ispatlayanlardır… Biz de bu yolda ilerlemeye devam ediyoruz ! Gücümüzün yettiği, sevginizin olduğu her yerde, paylaşarak birlikte büyüyeceğiz ! Bizler, ‘kaslarınızı’ geliştireceğiniz kum torbası değil, ancak yüreğinizi ve vicdanlarınızı güçlendirmenin fırsatlarıyız…”
Kadın kimliğine ve hayat tarzına uzatılan dilin karşısında susmayan, iptal edilen konserleri noktasında geri adım atmayan, aksine ‘BURADAYIM’ diyen Melek Mosso’yu ise unutmuyorum !
“Birkaç kendini bilmeze kalmadı, benim ahlakımı sorgulamak, kadınlık onuruma laf atmak... Bu zihniyetteki insanlar, kendi yüreklerindeki karanlığı ve sapıklığı bizim hayatımıza da sokmaya çalışıyorlar, ama buna asla izin vermeyeceğim, vermeyeceğiz…”
Ne dersiniz,
“…buna asla izin vermeyeceğim” diyen kadınlardan biri bitirsin mi bugünü ve hayata bir çift sözü olanlar için döksün mü içini bir kez daha ?
-
Ben, güçlü bir kadınım…
Çünkü gidenin arkasından el sallamayı öğrendim… Ağlamanın beni küçük düşürmediğini, acıların yaşanarak üstesinden gelindiğini öğrendim… Hayatta kimsenin kendinden daha değerli olmadığını, düştüğünde seni kimsenin kaldırmadığını, insanların bir kısmının iyi günlerini ve kalanın da kötü günlerini fırsat bildiğini anladım… Ailenin, insan hayatındaki önemini, yalnızlığın baki olduğunu ve onu sevmen gerektiğini gördüm…
Karanlıktan korkmuyorum artık, yalnızlıktan korkmadığım gibi…
Geceleri tek başıma kaldığımda, koridorun ışığı korumaya yetiyor beni… Çünkü zombiler beni yemese bile, bir gün ölmekten kaçamayacağımı öğrendim… Yatağımın altında yaşadığına inandığım canavardansa, insanların çok daha tehlikeli olduklarını anladım… Kimsenin BEN olmadığını, iyi niyetin bir halta yaramadığını, herkesin hep daha fazlasını beklediğini gördüm… Kötü niyetli insanlara alıştım… Kendi çıkarları için başkalarını harcayan insanlarla atıştım… Sütten ağzı yananların beni üfleyerek karşılamasına alıştım…
Ben, güçlü bir kadınım…
Çünkü ayaklarım hep yere basılı değil… Korkmuyorum uçmaktan… Geri düşmekten de çekinmiyorum… Biliyorum, yara alacağım yerleri, acısa da üfleyince geçmeyeceğini, ama elbet bir gün biteceğini… Ben, güçlüyüm... Çünkü düştüğümde ağlarken, bir yandan kendime gülmeyi de öğrendim. Pire yüzünden yorgan yakmamayı, kimseyi kırmadan derdimi anlatmayı, sabrı ve tahammülü öğrendim… Her şeyi bir kenara bırakıp aşık olmayı, sonuna kadar savaşmayı, kendime zarar verdiğim yerde gitmeyi, özlesem de aramamayı, arasam da bundan utanmamayı, gururuma gol atmayı öğrendim…
Ben, güçlü bir kadınım…
Çünkü topuklu ayakkabı giydiğimde yanımda babet taşımayı, babetler vurur diye yarabandı almayı, kıyafetlerin insanları önemli kılmadığını öğrendim.
Ben, güçlü bir kadınım…
Çünkü kadın olmayı, her koşulda ben olmayı, dışımda kırmızı ruj süren bir kadın olmasına rağmen içimdeki çocuğa sahip çıkmayı, hayallerimin peşinden koşmayı ve daha birçok şeyi öğrendim…
Yani diyorum ki, sevgili hayat…
Ben, çokça sınandım…
Dersimi de aldım…
Artık mutlu olabilir miyim?
–
Sözün özü, günün özeti şu ki,
…kısılmaya çalışılan HER SES bizim !
Duvar dibinde yan yana dizdiğiniz, kurşuna dizmeye çalıştığınız her nota da !
O zaman,
Şarkı söylemek lazım, hem de Avaz Avaz !