Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 66 defa okundu.

MİT'in Gizliliği... Peki Ya Bilenler!?

Sanırım, bilmek için çok da içinde olmak gerekmiyor ! Bir istihbarat teşkilatının yürüttüğü operasyonların güvenliği, bilgi denen şeyin, sadece belli isimlerin oluşturduğu bir zincir üzerinden akmasında saklı... Bilgi öyle bir şey ki, sizi güçlendirdiği kadar, zayıflatabilir de... Bu, o bilgiyi yönetmedeki ustalığınıza bağlıdır genelde... Bazen de nasıl şekillendirdiğiniz de önemli tabi... 

Ben duymadım ama, tam da o bilgi noktasında, diğer devlet kurumları gibi, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) da basın toplantısı yapıp gazetecilerin sorularını cevaplandırdığını gören oldu mu hiç ? Haftalık, aylık ya da rutine bağlanmış basın açıklamalarını okudunuz mu ? Eylemlerine, operasyonlarına ya da planlarına ilişkin kamuoyunu bilgilendirdiğine şahitlik ettiniz mi ?

Cevap, tabi ki hayır...

Adam John imzalı 'Gizli Servisler' adlı kitapta şöyle der:

"...başkasını ve kendini bilirsen, sen, yüz kere savaşsan da tehlikeye düşmezsin ! Başkasını bilmeyip, kendini bilirsen, bir kazanır bir kaybedersin ! Ne kendini ne de başkasını bilirsen, girdiğin her savaşta tehlikedesin demektir..."

Bugün, konu, hem KILIÇ çeken Teğmenler meselesi hem de Öcalan Projesi...

Şimdi gelelim, önce şu Abdullah Öcalan merkezli projeye... 

MİT, devletin güvenliğini birebir ilgilendiren bu projenin neresinde, çok net değilim ama, MHP lideri Devlet Bahçeli, kamuoyunun ve seçmen tabanının tepkisini de düşünerek BU BİR AÇILIM SÜRECİ değil demeye devam ediyor ! Haklısınız, o kabul etsin ya da etmesin, bu bir AÇILIM SÜRECİ ! Hatta öyle bir açıldık ki, buradan geri dönüşü yok ! Korkutucu olan, neredeyse hiç kimse ne olduğunu bilmiyor... Bahçeli bir gün uyandı, kahvaltısını yaptı, TBMM grup toplantısına gitti, kürsüye çıktı ve "BENCE..." diye başladı ve o "BENCE..." diye başlayan cümlenin, İmralı görüşmesinin ertesindeyiz bugün ! Bahçeli'nin önerisi, Erdoğan'ın "BİLMİYORDUM" ama "ONAYLIYORUM" komutuyla İmralı'da Öcalan ile görüşen DEM heyeti, ilk aşamayı bitirdi ve 2 Ocak itibariyle de ilk görüşmesini, "BENCE..." diye başlayıp, ülkeyi hiç kimsenin tahmin etmediği bir yola sokan Bahçeli ile yaptı... 

Burada ilginç olan,

...ülkücü / milliyetçi cephenin lideri MHP'nin genel başkanı Devlet Bahçeli'yi ziyaret eden ve kapıda karşılanan DEM Parti heyetine, İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınan ve yerine kayyum atanan, Mardin Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Ahmet Türk'ün başkanlık ediyor olması !

BİLGİ diye başladık başlamasına da, o BİLGİ adına hala hiç birşey bilmiyoruz, farkında mısınız  ?

Sahi;

Öcalan'a nasıl bir dosya ile gidildi ?

Öcalan'a taşınan teklif dosyasında ne vardı ?

PKK'nın, bu süreç içindeki rolü ne olacaktı ?

Kürt sorununa dair hangi başlıklar masadaydı ?

Öcalan'ın TBMM yolculuğu için detaylar neydi ?

Öcalan'ın konuşma metnine kimler şekil verecekti ?

O konuşmadaki başlıkların mesajı ne olacaktı ?

Bu süreç, bir siyasi kimlik anlamı taşıyacak mıydı ?

Öcalan'ın onayı, PKK için de yeterli olacak mıydı ?

Bu süreç, Anayasa'da hangi taşları yerinden oynatacaktı ?

PKK'nın 'Kürdistan' hayali de o dosyaya girmiş miydi ?

MİT'in ya da Askerin bu noktadaki çekinceleri neydi ?

Sürece, Irak ve Suriye PKK'sı da dahil olacak mıydı ?

Evet, çoooooook fazla soru, ama elde henüz hiç bir cevap yok... Aslında, garip bir şekilde de var gibi ! DEM Partili TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder ve Van Milletvekili Pervin Buldan'ın, İmralı'da, PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşmelerinin detayları bile kamuoyuyla paylaşılmamışken, bazı isimler, MİT'in üzerinden halkı bilgilendirmeye başladı bile...

Bu konuda en çok konuşan isimlerden biri, Ankara'da, iktidar cephesine yakın bir gazeteci, Rasim Ozan Kütahyalı ! Dediği, sadece MİT'in bilebileceği bir detay, hatta dışarıya da sızmaması gereken de bir detay ! "Eğer süreç olumlu biterse, Abdullah Öcalan Ankara'ya gelecek... Oturacağı ev - ev hapisanesi diyelim - hazır... Nerede olacağı, içindeki eşyalar, güvenlik çemberi her şey hazır..." Akla, bir gazeteciye, MİT'in bilgi aktarımı yaptığı ve hatta onun üzerinden kamuoyunu bilgilendirdiği geliyor... Peki, bu mümkün mü ? Değil ! O zaman, bir gazeteci, sadece iktidara yakın olması sebebiyle de olsa, bu kadar derin bir bilgiye nasıl ulaşır ? Hadi ulaştı diyelim... Bu bilgiyi hangi cesaretle açıklama rahatlığı içinde olabilir ?  Hadi açıkladı diyelim... Nasıl olur da 'devletin güvenliğini ilgilendiren bilgileri sızdırma ya da açıklama' nedeniyle soruşturma açılmaz ? MİT tırlarında da böyle olmamış mıydı ? 

Peki, bu defa, eldeki gazeteciyi haklı kılan ne ? 

İktidara yakınlığı mı ? 

Muhalif olmaması mı ?

Sadece o da değil...

Bir diğer gazeteci, Cem Küçük ! Geçenlerde, başlarken altını çizdiğimiz diğer konuda benzer bir MİT etiketi kullanmış o da ! Hani, mezuniyetleri sonrası kılıçlarıyla yemin eden genç subaylar ! Dediği mi ? "MİT’ten Erdoğan’a rapor gitti ! Okuldaki bazı komutanların hükümet aleyhine faaliyet yürüttüğü tespit ediliyor..."

Uzun yıllardır siyaset üzerine yazan, okuyan ve araştıran biri olarak, gazetecilerin, siyaset ve siyasetçilerle, haber kaynakları bağlamında iletişimde olmasını anlarım, ama MİT kaynaklı bilgileri bu kadar rahat bir özgürlükle etrafa saçmalarını, etrafa saçmalarına izin verilmesini anlamam...

Yok, sahneye taşınan bu oyunu ne anladım ne de alkışladım, ama yine de sorayım...

Dini, içindeki kalabalığı daha rahat yönetmek için politize eden halimizin, elde avuçta olan herşeyi de politize ettiğine dair mi, bu garip 'KAMUOYUNU BİLGİLENDİRME' oyunu da !?