Mısır için ağlayan Ankara Ukrayna da mı Rusya da mı
Ukrayna’nın başkenti Kiev’in 37 kilometre kuzeybatısındaki Buça’da Rus birliklerin çekilmesiyle ortaya çıkan görüntülerdeyiz hepimiz…
Öldürülenlerde…
Elleri arkadan bağlı olanlarda…
Sokaklarda acımasızca infaz edilenlerde…
Sizi bilmem, ama ben,
Kent sokaklarının, sivil giyimli kişilere ait çok sayıda cenaze ile dolu olduğu fotoğraf kareleri arasında ilerlerken, uluslararası toplum tarafından SAVAŞ SUÇU işlediği söylenen Rusya’nın başkenti Moskova’nın hem yanı başında (!), hem karşısında (!) duran (!) Ankara’nın bir türlü anlaşılamayan dış politik tercihlerindeyim !
Sanırım, Ağustos 2013 senesiydi…
Mısır’daki darbe karşıtı eylemlerde polisin öldürdüğü 17 yaşındaki Esma için gözyaşı dökmüştü, dönemin Başbakanı Erdoğan… Müslüman Kardeşler’in liderlerinden Muhammed Baltacı’nın kızına yazdığı mektubu dinlerken, gözyaşlarını tutamamıştı…
O günden sonra Kahire’nin darbeci Generallerine karşı sert bir duruş geliştiren Ankara, bugün, o Generallerin Kahire’si ile TBMM içinde DOSTLUK GRUBU bile kurdu…
DARBE ise unutuldu…
Aynı şeyleri Birleşik Arap Emirlikleri için de yaşadık…
Cemal Kaşıkçı davası nedeniyle, Suudi Arabistan’la da…
Haklısınız…
Onlarla da sorunlar geride (!) kaldı !
Aslında bugün hepimizin fark ettiği tek bir şey var, o da Ankara’nın, ülkedeki ekonomik krizin faturasında kaybettiği çıkış anahtarlarını, sermayesi güçlü ülkelerle geliştirmeye çalıştığı ilişkiler sayesinde tekrar işler hale getirmeye çalıştığı !
Suudi Arabistan’ın İstanbul Konsolosluğunda öldürüldüğü ortaya çıkan muhalif Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı davasında, savcının, yargılamanın durdurulmasını ve dosyanın Riyad'a devredilmesini talep etmesi de,
bu taleplere Adalet Bakanlığının destek vermesi de bundan !
Bir konuda sanırım hepimiz hem fikiriz !
Türkiye, çok ciddi bir ekonomik kriz yaşıyor…
Bu kriz en çok da sokağın yoksulluğunu derinleştiriyor…
Ankara’nın PORSİYON KÜÇÜLTÜN tavsiyesi ise vatandaşın, ARTIK KÜÇÜLECEK PORSİYON DA KALMADI haykırışıyla karşılık buluyor…
Tüm bunlar,
…sıcak paraya,
…yeni SWAP anlaşmalarına,
…yabancı yatırıma,
…borçların döndürülmesine,
2023 ortasındaki seçimler öncesinde ihtiyacı olanların dış politik tercihlerini de baskı altına alıyor !
Tüm o politik tercihleri alt üst eden ekonomi mi ?
Gazeteci Banu Güven devam etsin…
-
Anadolu Ajansı'nda, 2016 yılından, dört kişilik bir ailenin bir lokantada iftar sofrasına NE KADAR ödeyeceğine dair bir haber buldum. Önce siz hatırlamaya çalışın ya da tahminde bulunun. Çok değil, 6 yıl önce, ailece ortalama bir lokantaya gittiğinizde, çorbasından tatlısına bir menüye NE KADAR veriyordunuz? Cevabı, Anadolu Ajansı'nda: "Türkiye'de, dört kişilik bir aile için restorandaki iftar sofrasının maliyeti yaklaşık 74 lira olurken, orucunu 5 yıldızlı otellerde açmak isteyenler, genellikle açık büfe organize edilen iftarlar için kişi başına 85-285 lira ödeyecek."
Hadi diyelim, adeta AKP'ye çalışan ajans o zaman da maliyetleri "küçültmüştü." Hadi diyelim, dört kişilik bir aile, o zaman ortalama lokantadaki iftar masasından 100 TL'ye kalkıyordu. Bugün, o paraya, pazarda 1 kilo taze fasulye alıyorsunuz. Peki ya karnabahar? O da aklımdan çıkmıyor. "100 liraya fasulye, 75 liraya karnabahar nasıl olur" deyip duruyorum kendi kendime.
Pideye gelince… 2016'de pide 1,5 liraymış. Bugün ise Fırıncılar Odası'nın belirlediği fiyat 7,5 lira. Cumhurbaşkanı'nın "manda yoğurduna hurma, az da kestane balı ve yulaf ezmesi" formülünden ise ancak yulafı alabilecek olanlar var. Hal böyleyken, Ramazan'da ağızları tatlandıracak baklava da bazı aileler için HAYAL. Bir kilo baklava, 2016'da 29 liraymış. Bugün? Baklavanın kilo fiyatı 90 liradan başlıyor, 255 liraya kadar gidiyor. Tek başınıza yaşıyorsanız da durum zor. Türk-İş'in hesabına göre, Mart ayı sonunda tek kişinin aylık 'yaşama maliyeti' 6 bin 473 lira yükselmişti bile.
-
Evet…
Ukrayna için Rusya’ya tavır alamamak…
Cemal Kaşıkçı Davası’nı Arabistan’a teslim etmek…
15 Temmuz için suçlanan Arap Emirlikleri ile balayı yaşamak…
Düne kadar Esma için ağlarken, Mısır ile Dostluk Grubu kurmak, hep buna dair…
Filistin Davası, Hamas ve Mescid-i Aksa önceliklerini bir kenara bırakıp, İsrail ile GAZ anlaşmalarının geleceğine odaklanmak da hep buna dair !
Sıra Şam’a da gelir mi ?