Ankaranın Şam çıkmazında ÖZGÜR SURİYE ORDUSU
Daha düne kadar düşman olan
Dubai de,
Kahire de,
Riyad da,
Ankara için bir anda stratejik ortak oluverdiler ! Hatta Erivan’la estirilen dostluk havası bile, 24 Nisan SOYKIRIM tartışmalarına rağmen sönmedi ! Peki, milyonlarca Suriyelinin 10 sene sonunda yarattığı anlaşılan (!) ekonomik (!) ve toplumsal (!) yıkıma (!) rağmen, Ankara, çözümün ana adresi olan Şam’a NİYE hala bu kadar uzak ?
KM olarak değil, duygusal olarak !
Tamam, Ankara’nın Esad rejimini devirme hedefine etiketli o “Emevi Camii’nde NAMAZ” kılma hayali çok gerilerde kaldı, onu anladık da… Her şey o NAMAZ’a da kitlenmiş olamaz, değil mi ? Bunun bir kazası illa ki vardır, hatta beraber kılınabilirliği !
Geçen gün, Amerikalı bir Gazeteci dostumla konuşurken, o “NİYE” kısmına eklenen bir cevapta durduk hepimiz, Ankara’yı Şam’a yaklaşma konusunda durduran NEDENLER’de durduk ve içinden çıkılamaz hale gelen / getirilen kalabalıkların silahlı halini biraz anlamaya çalıştık !
Nasıl mı ?
Anlatılan gelsin önce…
-
Şam’ı devirme hayali ve bir hafta içinde elde edilecek bir zaferle sloganlaşan Emevi Camii’nde namaz kılma projesi, aslında çoktan toprağın en derinine gömülmüş bir beklenti, Ankara için ama… Şu an boğazına kadar balçığa saplanmış stratejiler yüzünden geriye dönülemez bir hal aldı her şey ! Şam’ı devirme hayaliyle atılan adımlar ve bu amaçla projelendirilen (silahlandırılan) muhalifler, bugün binlerce ağır silahlı adamdan oluşan minik bir ordu halinde ! Müttefik gibi görünen bu kalabalık, Ankara’nın Şam’a karşı yumuşak karnı aslında ! Bir çoğu isyankar rütbeli askerlerden oluşmuş bu devasa birlik, Özgür Suriye Ordusu olarak lanse edilse de, potansiyel bir çatışma noktası Türkiye için !
Onlar için Suriye’ye HİÇ BİRŞEY YOKMUŞ GİBİ geri dönmek de, Şam için onları HİÇ BİRŞEY OLMAMIŞ GİBİ geri almak da mümkün değil !
Sadece bu da değil !
İdlib !
Hatay’a bu kadar yakın bir noktada, hala yüzbinler diken üstünde, yarın ne olacağının kaygısında ! Koca bir kent, bir terör örgütü tarafından yönetiliyor ! Normale dönmek isteyen bir Suriye için bu, kabul edilebilir bir durum değil ! Şam’ın bölgeyi temizleme gayreti ise olası bir askeri operasyonu gündemde tutuyor ! Bu ise Ankara için yeni bir göç dalgası demek, ki o yüzden Türkiye, mevcut durumu korumaya, bir bakıma finali geciktirmeye çalışıyor ! Peki, nereye kadar ?
Anlayacağınız, Erdoğan Hükümeti, elinin altında tuttuğunu sandığı, hatta kontrol ettiğini düşündüğü Özgür Suriye Ordusu’nu sivilleştirmeden (!) ve İdlib için olası bir temizlik harekâtını Moskova ve Şam ile birlikte yapmadan, sığınmacı sendromunu noktalayamayacak !
-
Denilen, haksız mı ?
*-*
İstanbul Sözleşmesi değil…
Değişen, AKP !
Kadının şiddet sarmalında gün yok ki, buna dair bir haber okumayalım ve yaşanan her protestoda, İstanbul Sözleşmesi’ni, kadınların ellerinde yükseltilen dövizlerde, pankartlarda görmeyelim !
Kendi imzaladığı bir sözleşmeden dönen Ankara’dayız bugün !
“Değişen şey SÖZLEŞME değil, AKP’nin kendisi” diyendeyiz o yüzden…
Diyen, devam etsin mi ?
-
İstanbul Sözleşmesi’ni ilk kim imzaladı ? AKP… İstanbul Sözleşmesi’ni kim kaldırdı ? AKP… Peki neden ?
Kendi argümanları şu: “Sözleşme, geleneksel aile yapısını bozuyor ve eşcinselliği özendiriyor.”
Önce, eşcinselliğe bakalım…
Sözleşme’nin dördüncü maddesi, “cinsel yönelim ve toplumsal cinsiyet kimliğine dayalı ayrımcılığı” yasaklıyor… AKP sözcüsü, “bu hükmün, LGBT gibi marjinal unsurların ekmeğine yağ sürdüğünü” söyledi ! Bir hukuk devletinde, mağdur korunurken, “Pardon, senin cinsel yönelimin neydi” diye sorulmaz; mağdur korunur !
O kadar…
“Geleneksel Aile”ye de gelince !
Sözleşmeye karşı çıkanlar, “Sözleşmeyle, eşler arasında problemler ortaya çıktığını” söylüyor ! Bu, doğru olabilir... Çünkü Sözleşme’nin getirdiği haklar duyurulana kadar, evdeki şiddete boyun eğen kadınlar, farkındalığı artırıcı kampanyalar, önleyici tedbirler, koruma ve destek politikaları sayesinde direnmeye başladı… Bu da, “dayağı yer oturursun”a alışmış kocalar ve “kol kırılır yen içinde” cehennemine dönüşmüş aileler için tehdit oluşturdu... Allah muhafaza, bu gidişle, kadının denetimine dayalı pederşahi aile yıkılabilir, dayakçı kocalar hapsedilebilir, şiddet mağduru kadınlar cesaret bulup boşanabilirdi... O zaman da, özelde AKP’nin, genelde ataerkil devletin itaate dayalı toplumsal desteği azalabilirdi…
Bunu göze alamadılar ve kendi imzaladıkları sözleşmeyi kendileri iptal ettiler… Peki, baştan bunu öngöremediler mi ?
-
Aslında, HAYIR ! Çünkü sözleşmenin imzalandığı 2011 ile iptal edildiği 2021 arasındaki 10 yılda, köprülerin altından çoooook sular aktı, ki AKP de o eski HERKESİ kucaklayan liberal AKP değil artık !
Konuşmak isteyen !?