Anadolunun gölgesi Lübnandan gülümsüyor
Geçen sene bir araya geldiğim Ermeni bir dostumun anlattıkları geldi aklıma, devletin haber ajansının aktardığı bir haberi okurken… Şu an Fransa’da yaşıyor ! MEMLEKETİM dediği Diyarbakır’dan binlerce km ötede… Anneannesini anlatırken, “BİZDE HİÇ BİR ŞEY DEĞİŞMEDİ demişti !
Değişmedi…
Ne, yediklerimiz…
Ne, dünün gelenekleri…
Ne, dilimize ekli seslenişlerimiz…
Ne de ‘Türkiye’ diye başlayan özlemlerimiz…
Bahse konu ajans haberi ise Lübnan’dan !
Denmiş ki,
“… Lübnan'da yaşayan Ermeniler, yaklaşık bir asır önce Anadolu'dan bu ülkeye taşıdıkları pek çok yemek çeşidini, hem evlerinde hem restoranlarda yapmayı sürdürüyor !...”
Ama denilmeyen şey,
…niye Lübnan’da oldukları !
…bu alışkanlığın nereden geldiği !
…Anadolu yemeklerine olan bu özlem !
…yemekleri hala neden Türkçe isimleriyle söyledikleri !
Haklısınız, sormuyoruz !
Gelin, bu defa bir değişiklik olsun ve…
Soralım !
Sahi, NİYE ?
Cevap, Anadolu’nun ERMENİ kimliğinin gölgesi olabilir mi ?
Belki de hiç konuşmadığımız 1915 !
‘Zorunlu Tehcir’ denilen hani !
Zorunlu… !
Haberi okurken,
“…Beyrut'taki Bulat Sokağı'nda, tarihi bir binanın altında yaklaşık 75 yıldır faaliyet gösteren İşhanyan Fırını, Gaziantep'ten GELEN Ermeni bir aile tarafından açılmış” deniyor mesela ! O geliş hikayesinde durmak isterdim ! Geliş nedenlerinde durup, mola almak isterdim ! Anadolu’nun 1915 hikayesinin neresindensiniz, diye sormak isterdim ! Türkçe konuşmayı dahi unutmamışlarla, dünü aralamak isterdim !
Bizim kendi aramızda çok aralayamadıklarımızı hani…
Fransa’da yaşayan Ermeni dostum devam etsin;
“Düne dair öfken, yaşadığın acıları sana yaşatanlaradır çoğu zaman… Toprak ise bu hikâyedeki en saf, en masum kalan… Aslında geride bıraktığın her şey adına, sana en sadık kalan da odur! Seni asla terk etmez… Anılarını da… Bugün, geri dönüp de evimizin olduğu yerlere gitsem, biliyorum ki, anneannemin bize anlattığı her detay beni karşılayacak… Derdi ki bize, ‘Hiçbir şey, hiç kimse konuşmasa bile, rüzgârın kendisi fısıldar her dokunuşunda… Hiç bir şey, hiç kimse -hoş geldin- demese de, toprağın kokusu sarılır sana… Bir tek o unutmaz, sahibini…’
Lübnan haberini benle paylaştığında, aklıma bu geldi ! Toprağın kokusu, rüzgârın fısıltısı ! 1915’in dağıttığı yüz binlerce insanın ne kadarı orada bilmiyorum ama… Anadolu’ya özlem, onları ayakta tutuyor olmalı ! Çünkü anneannemde de aynı...”
Haklı…
Anadolu konuşsa…
Bizler sussak…
En çok da SUSTURANLAR sussa !