İç Döküş Değil Bu Artık… İÇ KUSUŞ!
Ne zaman bir şikâyet okusam bir depremzededen, sanki elden gelen her şeyi yapmışçasına o şikayet sahibine bakan kent yöneticilerini ve bizleri, Ankara’daki rahat koltuklarından yöneten (!) siyasetçileri izliyorum ! 8 Eylül 2023’te, Türkiye’nin güneyinde, 11 ilde, 110.000 km2 büyüklüğünde bir bölgeyi etkileyen, 50.700’ü aşkın insanın ölümüne yol açan yıkıcı depremlerin 8. ayı olacak olmasına da, uzadıkça uzayan şikayet listemizin ne kadarını elediğimizi sorsam mı, o rahat koltuklarında oturmaya devam edip bizleri kadere teslim edenlere ?
İlk günden bugüne kader planının bir parçası olarak kabul edilen yıkımların ve ölümlerin yani başında kışı bekleyen yaralı hayatlar ne durumda, en çok da bunun cevabını !
“Cevap vermesi gerekenlerin, üzerinde tepinip slogan attığı hayatlarımızdan damlayan her eleştiri, aslında bir İÇ DÖKÜŞ değil, ama bir İÇ KUSUŞ” demiş bir tanesi, ki çok haklı, hele ki bu kadar cevapsızlığın ortasında !
Bugün, o İÇ DÖKÜŞ’lerden bir tanesi olacak bu sayfada…
O da sevdiklerini kaybetti, en sevdiklerini, iş arkadaşlarını, hastalarını, ömrünü verdiği bir kenti… O yüzden, paylaşılanları iyi okuyun istiyorum ! Hemşire olan eşini, Antakya’da çalıştığı devlet hastanesinin enkazı altından çıkaramayan acılı bir eş de olsa, yaşadığı şehrin bugününü sorguluyor, hepimiz gibi…
Vazgeçmiyor !
Evet…
İşte o kelimeler…
-
Son dönemde, Hatay'ın siyasetçilerinde öyle bir Hatay sevdası var ki, görmeyin gitsin ! İktidar, büyükşehir belediyesine, büyükşehir belediyesi ise iktidara yükleniyor !
Peki, sormazlar mı size !?
Ey büyükşehir belediye başkanı, sen ki, KOLTUK UĞRUNA girmediğin siyasi parti kalmadı ! Antakya belediye başkanlığından büyükşehir belediye başkanlığına, OTURMADIĞIN KOLTUK kalmadı !
Peki, Antakya için, Hatay için ne yaptın ?
Ne yaptın, ben söyleyeyim mi ?
2500 yataklı yapılması planlanan bölge hastanesi, senin sorumlu olduğun bölgeden alınırken, sesin bile çıkmadı ! Neden ? Çünkü o zaman iktidarın partisinde belediye başkanıydın, KOLTUĞUN İÇİN susman gerekti. Sonra, “Eski stadyumun yerini TOKİ’ye verirseniz kıyameti koparırım, orası yeşil alan olacak” diye ortalığı yaktın, yıktın ! Neden ? Çünkü muhalefetin belediye başkanıydın, KOLTUĞUN İÇİN öyle yapman gerekti !
Gezi olaylarında, polisin TOMAsına su vermedin ! Neden ? Çünkü muhalefetten adaydın, OY da oradan gelecekti ! Her yerde, “Ben ülkücüyüm” söylemleri rafa kalktı, polisin yanında olmak yerine karşısında oldun !
Antakya belediye başkanlığın sırasında verdiğin inşaat ruhsatlarında hiç mi SORUMLULUĞUN yok, ki “BEN RAHATIM” diyecek kadar vicdansız oldun ?
Şimdi gelmiş, “İktidar şöyle, iktidar böyle…”
Peki, gelelim iktidar milletvekillerine… Hatay’da depreme dayanıksız bu kadar kamu binası varken, NEDEN önlem almadınız ? NEDEN, bu kamu binalarında yüzlerce insanımızın ölmesine vesile oldunuz ? Yeni devlet hastanesi iki fay hattının ortasına taşınırken, neden ÜÇ MAYMUNU oynadınız ? Açılışında fotoğraf karesine girmek için yarıştığınız hastanede, onlarca insan yatağında boğularak öldü ! Ovanın ortasına yaptığınız havaalanı, hizmet veremediği için yardım gelemedi, insanlar enkazda öldü ! Şimdi çıkmışsınız, “bilmem kaç bin konut temeli atıyoruz” diyorsunuz ! O temeller, depremde ölen on binlerce Hataylının mezarları üstüne atılıyor, farkında mısınız ?
Şimdi çıkıp da muhalefet ve iktidar siyasetçileri, bana Hatay sevdasından bahsetmesin !
Biz, o sevdaya canlarımız verdik !
Biz, canlarımız vermeden önce neredeydiniz ?
Unutmayın, kaybettiğimiz her canın vebali, mahkem-i kübrada sorulacak...
-
Bask Hatay İl Temsilcisi Abdullah Gül’ün her bir kelimesindeyim, her bir sorusunda, her bir sorgusunda, her bir eleştirisinde, hissettiği acının her bir zerresinde, kaybettiklerine dair soluklaşan her bir fotoğraf karesinde, verilen ama rüzgara savrulan tüm sözlerde, yaklaşan kışın korkusunda çadırlarında birkaç bavul eşyasıyla bekleyenlerde…
Haklısınız…
Benim ki de bir İÇ DÖKÜŞ değil, bir İÇ KUSUŞ