Herkes çok mutlu çok zengin Herkes dertsiz herkes tasasız
Geçen gün bir arkadaşımla sosyal medya üzerine konuşurken, ülke olarak içinde olduğumuz sıkıntılı sürecin aksine, sanal alemdeki DOYUM OLMAZ mutluluk halimizi dile doladık biraz, ki gerçekten de KRONİK anlamda problemliyiz anlaşılan !
Sahi, bizler ne tartışıyoruz ?
Normalde konu başlıklarımız ne ?
Asgari ücretliyiz mesela…
YETMİYOR diyoruz sıklıkla…
Pazar filemiz ise dolmuyor ısrarla…
Kredi kartlarımızın borçları ise tonla…
Hikâyemizin ünlü ikilisi ise iki yakayla…
Hani hiç bir araya gelmeyen, gelemeyen !
Bitmedi…
Dahası var…
Çok fazlası var…
Söylenemeyenler var…
Sıra kavgası yapanlar var…
Hatta BENİ ANLAT diyen ve sıraya kaynak yapanlarımız var…
Tamam da, madem bu kadar sorunluyuz, kime ne anlatıyoruz ?
Kastettiğim mi ?
Sosyal medya hesaplarımız…
Gece makyajı ile gündüz dolaşma ısrarımız !!!
Anlayacağınız, eldekini değil, olmayanı anlatma çabamız !!!
Geçen buna dair bir şey okudum…
İşte bu biziz, dedim ardından…
Ama derken de düşündüm…
En çok da ruh halimizi…
Ve filmin sonunu…
Bir kez de beraber okuyalım mı ?
Hadi…
-
Endüstri toplumuyla birlikte, üretken yalnızlıktan (mağaraya çekiliş, dağa gidiş), seçilmiş ve geçici yalnızlıktan, yalnızlık döngüsüne düşüldü... Modern zamanlarda, üretim ilişkilerinin değişmesiyle oluşmuş kent yaşamı, bizi yalnızlığa sürüklüyor... Sabahın köründe işe gidip, uyumak için eve dönen bizler, hafta sonlarımızı temizlik ve alışverişle tamamlıyoruz… Yalnızlık döngüsüne dönüşen bu şehir yaşamının üzerine eklenen bireyselleşmenin bizi çıkmaza götürdüğü aşikar. Çıkış yolunu ararken gelen sosyal medya ağları ise derdimize deva olmak yerine, yalnızlığımızı iyiden iyiye derinleştirdi. İnstagram'da, kendisi dışında herkesin güzel bir hayat sürdüğünün propagandasına maruz kalan insanların çaresizliği için o yüzden bir KALP butonu var. Yaşayamıyorsan, bari beğenerek katıl…
-
Haksız mı ?
Sahi, hayatlarımızı işgal eden LIKE (beğen) ifadeleri, RT’ler (paylaşım davetleri) ya da EMOJİ denen duygu halimizin yüz ifadeleri her gün kaç yüz defa yaşamlarımıza ekleniyor, düşündünüz mü hiç ?
Aslında garip olan şu ki…
Sahip olmadığımız, olamadığımız hayatların robotları gibiyiz… Programlanmış yazılımlarız ya da… İstediğimizi değil, bizden isteneni ya da bekleneni sunuyoruz diğerlerine… Herkesin çok mutlu (!) olduğu sanal dünyanın milyonlarca rengi içinde kendi silikliğimizi kapatmak için, biz de var olan her renkten birer parça etiketliyoruz kendimize… Kahve içerken, kahkaha atarken, alışveriş yaparken, aile yemekleri sırasında, tatilde herkesten uzakta kareler paylaşıyoruz… Sizde varsa, ALIN BU DA BENİMKİSİ diyoruz… Herkese bol kepçe dağıttığımız BEĞEN (Like) butonlarına basılmasını bekliyoruz ardından… Hatta koca koca kalplerle hayatlarımızın onayını almaya çalışıyoruz… Yalanımıza… Mutluluk senaryolarımıza… İkinci hayatlarımıza…
Sahi, sanalda değil ama…
Gerçekte mutlu muyuz ?
Sorun bunu kendinize !