Hatay'ın Deprem Gerçeği
Merkez üssü Maraş’ın Pazarcık ilçesi olan 7,7 büyüklüğündeki deprem yaşandığında, en büyük yıkımın ortaya çıktığı şehirlerden biri Hatay oldu.
Depremin yıkıcı olması Hatay'da neredeyse sağlam bina bırakmadı, ayakta kalan binaları da ağır hasarlı bıraktı.
11 şehrin içerisinde en fazla mağduriyeti Hatay'ın görmesine rağmen, en az yardım ve destek gören il olması mağduriyetini daha da arttırdı.
Depremin meydana geldiği ilk dakikalarda Hatay'ın esamesi dahi okunmadı.
10 ilin ismi açıklanırken, Hatay'dan çok sonra bahsedilmesi, kurtarma ekiplerinin de geç gelmesine neden oldu.
Yıkılan binaların enkazı altında kalanların feryatları ancak günler sonra duyulabildi!..
Öyle ki, binlerce insan enkaz altında 'Yardım edin' diye diye öldü!!
Ciddi bir AFAD çalışma sıkıntısı yaşandı!!
Telefon ve internet şebekeleri çöktü. GSM operatörleri sınıfta kaldı. İnsanların kurtarılma beklediği dönemde yardım çağrılarına en çok ihtiyaçları olduğu dönemde GSM şebekeleri hiçbir işe yaramadı, ölümlere seyirci kaldı!
Bu tür afetlerde insanları kurtarmak için saatler, özellikle ilk 72 saat çok önemli. Çok canımızı kurtarabilirdik!
Depremin üzerinden günler ve haftalar geçti, bölgede ne çadır, ne hijyen malzemesi ne su ne de tuvalet vardı.
Bölgedeki yardım ve sivil toplum kuruluşlarının birlikte çalışmadan, yardımları tek elden AFAD'ın yapması işin bir başka boyutuydu..
Örneğin Kızılay gibi diğer kurumlar görev paylaşsaydı kesinlikle yardımlar daha hızlı ulaşırdı.
Arama ve kurtarma çalışmalarının günler sonra geldiği Hatay'da AFAD çadırları da ancak 4'üncü günde kurulmaya başlandı.
Arama-kurtarma ekipleri çok zayıf halde sahaya sürüldü ve sayıları da azdı. Deprem geniş bir bölgede oldu, Türkiye’nin bütün iş makineleri bu bölgeye iveilikle gelmeliydi..
Yurttaşlar bu süreçte sokakta, parklarda battaniye altında, yaktıkları ateşle ısınmaya çalışarak geçirdi.
Ceset torbası bulunamadığı için yaşamını yitiren insanların üzerleri battaniye ile örtülü bırakıldı.
Cenazelerini alan Hataylıların büyük bir bölümü şehri terk etti.
Ölüm normalleşti, artık kimsede ağlayacak gözyaşı kalmadı.
Öyle kolay kolay normalleşmek mümkün değil.
Gidenler gitti çadırlarda kalmaya devam edenler cehennemi yaşıyor.
Bu kadar yalnız bırakıldığımız, yetkililer tarafından yalnızlığa terkedildiğimiz duygusu hiçbir zaman bu kadar hissedilmemişti..
Koordinasyon eksikliği bilgi akışında da yaşandı.
Hatay Valiliği ve Hatay Büyükşehir Belediye Basın birimleri, bilgi aktarmada yeterli olmadıkları gibi, kamuoyuna daha sağlıklı bilgi vermede aciz kaldı ve bu sayede bilgi kirliliğinin önüne geçemedi.
Bir-iki fotoğraf karesiyle kamuoyunun gözü boyanmaya çalışıldı!
Bu da ne kadar görevimizi ne kadar doğru yaptığımızı gösterdi!
Son söz olarak, acı ama gerçek, maalesef ki, toplum olarak, tüm canlılar ve doğa olarak beklenmedik biçimde “yıkıldık!”
"Ahh” çekmek az kalıyor, çünkü eşsiz kentlerden biri yıkıldı..
Çok önemli bir coğrafya yasa büründü.
Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olamaz!
Halen enkazdayız ama yıkıntılar içinden kalkmak zorundayız.
Uyuyorsunuz, uyanıyorsunuz ve artık çocukluğunuzu hatırlamıyorsunuz.
Bu bir hafıza kaybı. Burada yitip giden bir şehir değil.
Söz konusu olan bütün bir tarih, bir medeniyet!
Hatay bir 'hoşgörü' kentiydi, barışın, kardeşliğin ve dostluğun simgesiydi..
Ne olur depremde yaşanan ihmali Hatay'ı ayağa kaldırmada da yapmayalım.
Hatay başka şehirlere benzemez.
Çünkü burada aynı anda ezan, çan hazzan sesleri çalar..
Hatay siyaset üstü bir coğrafyadır..
Hatay'a çifte standart yapmayın!..