Hatay Günleri b.a.ş.l.ı.y.o.r. Peki STRATEJİMİZ NE
Okuduğunuz şiir, size hiç yaşadığınız şehri anlattı mı ? O kentin hüznünü fısıldadı mı ? Yaralarının acısında sinen sessizliğini işaretledi mi ? Uğradığı onca haksızlığın faturasında durmayıp, derin bir iç çekişle hayatı omuzlayışını en çok da…
Hazır mıyız ?
Önce derinden bir nefes alın ama…
Ve her bir kelimede düşleyin…
Düşleyin, düşünün de…
Hem de çok…
Ve karşınızda, bu kent…
Biraz yorgun, biraz küsmüş, biraz da…
-
Hafif bir esintide boynunu büken narin papatya olamadım ben…
Fırtınada bile sapasağlam duran çınar oldum…
Eline gülün dikeni battığında, dünyayı ayağı kaldıran olamadım…
İçime kadar deşilip, ah bile demeyen oldum…
Ayakkabısının topuğu kırılsa, oturup ağlayanlardan olmadım…
Ayağımı kırıp yürüyemez ettiklerinde, kendime dayanıp kalkan oldum…
Gözüne duman kaçsa, ağlayanlardan olmadım…
Dışarıya dökmediği bir damla yaşı, içine ırmaklar gibi akıtan oldum…
Ben sana hiç şımarmadım hayat…
Şımarttıklarından alacağın var…
Bana borcun…
-
Sizi bilmem ama… Merziye Daloğlu, bana bu kenti resimlemiş, biriken hüznünü en çok da… O zaman ondan aldığımız kelimelerle bizler de bir şeyler ekleyelim ortaya çıkan resme… Belki birkaç rötuş… Ve birkaç fırça darbesi…
Evet, konumuz Hatay Günleri… Haklısınız… Yıllar yılı yapıldı, yapıldığı kadarıyla da eleştirildi, ki herkesin (!) katılım gösterdiği, ama olan bitenden çok da zaman memnun kalmadığı bir tablo oldu… Ama ! Dün, buna dair bir araya geldi, Hatay’ı yöneten (!) kalabalık… Bu defa FARKLI olacak, mesajı verdi… Öncesini unutun, YENİ bir sayfa aralıyoruz, diye de ekledi…
Güzel…
Umut verici…
Ama şunu da unutmamak lazım…
Bu, koca bir podyum…
Ve siz, koleksiyon sunuyorsunuz…
Kentin İlkbahar’ını, Yaz’ını, Sonbahar’ını, Kış’ını…
Bunun tekrarı yok, hata tamiri de…
O yüzden podyuma çıkarılacakların dikişleri de, kesimleri de, modelleri de, kalıpları da, seçilen kumaşların tercihi de birinci sınıf olmak zorunda… YAPTIK-OLDU’ların memleketinden DEVAM SAYFASI açmayacağını söyleyenleri, biraz da bu yüzden, merak ediyorum… Bugüne kadar ki Hatay Günleri’nin karnesine KIRIK NOT verenlerin nasıl bir görsellik sunacaklarını çok merak ediyorum… Sadece tescilli künefenin şire dökme yarışını değil, ama Antakya Simidi gibi işlenmemiş cevherlerin de vitrinde olup olmayacağını fazlasıyla önemsiyorum…
Özetle…
İŞTE BU, demek istiyorum…
YAPTIK, ama bu defa OLMUŞ demek de…
YAPTIK, ama OLMAMIŞ’ların memleketinden selam olsun !