GÜNAHIMIZIN ÖLÇÜSÜNE DİYANETTEN İNCE AYAR
Darbe tehlikesini atlatan Türkiye hassas bir dönemden geçiyor, özellikle de 60’ı polis, üçü asker, 145’i sivil toplam 208 kişinin demokrasi şehidi olduğu bir noktada durup ağıt yakanları DİNLERKEN…
DİNLERKEN dedim de…
Aklıma geldi…
Sahi…
Mezarlığın yanından geçerken, taşların üzerinde yazan ‘Ruhuna El Fatiha’ yazısına dahi tepkisiz kalamayanlar, hatta böylesi bir yerden geçerken huşu içinde ve sessizce ilerleme hassasiyetine sahipler olarak, bugün yaşadıklarımız tam olarak neyin nesi ?
208 şehidini tek tek toprağa veren, vermeye devam eden bir ülkede YAS ilan edilmesi gerekirken, eldeki acıyı UNUTUP, hatta her gece meydanları doldurup, ardından sesi hiç kesilmeyen kornalarla şehir turları atıyoruz, yetmiyor, mutlu mesut birbirimizi kutluyoruz !
Tamam, kutlayalım…
Hatta mutlu da olalım…
Ama…
Abartmadık mı ?
208 ölüm varken, abartmadık mı ?
Acısını yaşayan bir ülke olarak, abartmadık mı ?
Aslında ne mi beklerdim, çekilen tüm o halayların aksine ?
Ölenler için meydanlarda biriken kalabalıklar…
O kalabalıklar için bırakılan çiçekler…
O çiçeklerin yanına ekli dualar…
Zafere ekli bir YAS hali…
Abarttım mı ?
Şimdi gelelim diğer başlığımıza…
İstanbul’daki bir cenaze töreni sırasında, “Bilhassa okumuşların şerrinden muhafaza eyle ya Rabbi!” diyen bir Diyanet Hocasından Diyanet’in kendisine…
Ama önce bir hatırlatalım…
Önce Hoca’ya sonra Diyanet’e…
Oku !
Seni Yaratan Rabbinin adıyla !
O, seni kan pıhtısından yarattı...
Oku !
Kerim olan Rabbin sana bilmediğini kalem ile öğretti…
Hz. Peygamber’e inen ilk ilahi mesajın bugününe ekli gerçeğinden Diyanet’in kendisine gelelim şimdi, son açıklamasıyla ŞAŞIRTAN Diyanet’e, hatta günahımızın ölçüsüne insani bir ayar yapan Diyanet’e, Allah katında netleşecek GÜNAH listemizin Dünya katında ön izlemesini yapan Diyanet’e…
Öldürülen 24 darbeci için bir açıklama yapmış Diyanet ve demiş ki, “Ülkemizin meşru yönetimine başkaldırarak milletimizin ve devletimizin bekasını hedef alan, TBMM başta olmak üzere kamu kurumları üzerine bomba yağdıran ve acımasızca halka karşı silah kullanan ve bu sırada ÖLDÜRÜLEN DARBECİLERE karşı Başkanlığımızca sala, teçhiz, tekfin ve üzerlerine cenaze namazı kılınması gibi DİN HİZMETLERİ VERİLMEYECEKTİR.”
RÜTBELERİ sökülerek ÖZLÜK HAKLARI ellerinden alınacaklar için… !
Tamam da…
Allah katına ulaşmışların günahkarlıklarına ya da ne kadar günahkar olduklarına dair kararı ne zamandan beri madde dünyaya hükmeden (!) BİZLER veriyoruz, ki verilen hizmet Allah katına ulaşan bir bedenin ruhuna verilen son hizmetken ve bunu da, yaratılanı YARATAN noktasında temiz gönderme yükümlülüğü olarak görmek gerekirken…
Sahi NE yapıyoruz ?
Kime NEYİ ispat ediyoruz ?