Ekmek nimettir kaldır yerden Peki çiğnediğimiz diğerleri
-
Doğan Cüceloğlu, bir seminerinde, yere bir parça ekmek koymuş ve “Bu ekmeğe basabilecek birisi var mı?” diye sormuş salondakilere...
Hiç ses çıkmamış tabii !
“Sahneye gelip bu ekmek parçasına basana 100 dolar vereceğim” diye devam etmiş…
Salondan yine çıt yok !
Fiyatı artırarak, 5.000 dolara kadar getirmiş durumu...
Bu sırada salonda bulunanlardan birisi,
─ “Hocam, istersen 500 bin dolar ver, yine bize o ekmeği çiğnetemezsin, boşuna uğraşma!” demiş.
Doğan Cüceloğlu ise bunun üzerine, “İşte, değerler eğitimi budur” diye noktayı koymuş…
– “Para vererek ekmek çiğnetebileceğiniz insan sayısı YOK denecek kadar azken; BEDAVAYA yalan söyleyen, dedikodu yapan insanların bu kadar ÇOK olması biraz GARİP değil mi? Acaba, yalan söyleme konusunda da bu kadar HASSAS olamaz mıydık? Veya herhangi bir toplulukta birisi gıybet etmeye başladığında, herkes TEPKİ veremez miydi?
Yere düşen ekmeği çiğnememek için duyduğumuz hassasiyet, yerlerde SÜRÜNEN bazı değerlerimiz çiğnenirken NİÇİN kendini göstermiyor acaba?
Niçin... ?
-
Sizi bilmem ama, ben, çocukluğumdan hatırlarım benzer bir ekmek hikayesini, ki “yere düşen ekmeği önce öp, sonra başına koy” derlerdi ! Kutsallığına mıydı bu ayrıcalık, yoksa ekmeğin beslenme trafiğimizdeki önemi miydi, anlamadım hala…
Biraz da bu yüzden, Doğan Cüceloğlu’nun finalde dediğindeyim !
Soruyorum da hatta…
Sahi, yere düşen ekmeği çiğnememek için duyduğumuz hassasiyet, yerlerde sürünen bazı değerlerimiz çiğnenirken niçin kendini göstermiyor acaba?
Mesela siyasetteki zenginleşme…
Bir maaş yerine 3-4 maaş alanlar…
Kadınlara yönelik artan şiddet…
Çöpleri karıştıran çaresizliğimiz…
Ay sonunu getiremeyen insanlığımız…
TBMM lokantasındaki 550 çeşit yemek…
Bir kola takılan 750 bin liralık saat…
Kola takılan çantaya getirilen haber yasağı…
Mahalle pazarlarında yerden toplanan açlığımız…
Hepsi, yanı başından geçip gittiğimiz insanlığımız…
Bir parça ekmek kadar olamayanlar…
Bizi bir araya getiremeyenler…
Uyandıramayanlar…
Diyen, haklı o yüzden…
-
Nedense, izleyiciyiz!
Sadece seyrediyoruz, dinliyoruz çevremizde yaşananları… Hep dışındayız değil mi, sahnede oynanmakta olan oyunun ? Bilerek, isteyerek oyunun dışında bırakıyoruz kendimizi…
Sadece gözlemliyoruz !
Duygularımızı sunuyoruz, retinamıza yansıyıp, beynimizin kıvrımlı kanallarını aşarak zihnimize ulaşan, sahnede yaşanmakta olanlara ! Huzursuzluğumuzu, kafa karışıklığımızı hep başkalarının söyledikleriyle
bastırmaya çalışıyoruz ! Her şey sanki bir alışkanlıktan, aynı yalanın hep birlikte tekrarından ibaretmiş, hiç kimse esas oğlan değil, hepimiz figüranmışız gibi…
-
Sorumuz da, başlığımız da o yüzden;
Ekmek nimettir, kaldır yerden !
Peki, çiğnediğimiz diğerleri…