DARBE BİTTİ mi
Bir ülke düşünün…
İki Gazeteci’nin, ‘silah taşıdığı’ söylenen Mit Tırları’na ilişkin yaptıkları HABERCİLİK noktasında yargılandığı bir davada Anayasa Mahkemesi’nin aldığı tahliye kararı için o ülkenin Cumhurbaşkanı kalkıp da, "Ben Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım, o kadar… Ama onu kabul etmek durumunda değilim. Karara uymuyorum, saygı da duymuyorum" diyebiliyor…
Ardından, aynı ülkenin iktidar partisine mensup Meclis Başkanı’nın Laikliğe ilişkin cümleleri geliyor ardı ardına… “Anayasa inanca göre tasnif edildiğinde, 82 Anayasası da 61 Anayasası da dindar anayasalardır. Neden? Resmi tatiller, Kurban Bayramı ve Ramazan Bayramı'dır. Din dersleri mecburidir ve inanca dayalı bir yapısı vardır. Yani seküler değildir, dindar Anayasadır. Laiklik tarifi de ona göre olmalıdır. Laiklik bir kere yeni Anayasa’da olmamalıdır…”
Yok, bitmedi, konuşan konuşana eklendi !
Bu defa… Hükümet eden siyasi partiye yakın bir TV kanalında iktidar milletvekillerinden ilki konuşuyor önce ve… “Yasama bizde, Yargı bizde, Yürütme bizde. Bizim, AKP hükümetini denetlemek gibi bir şeyimiz olabilir mi? Yok böyle bir şey” deyiveriyor. Ardından bir başka iktidar milletvekili, YENİ diye ifade edilen ülkenin son gerçeği için PERDE diye ekleyip NOKTA’yı koyuveriyor… “Oğlan bizim, kız bizim…”
Ve Ankara’nın tepesinde oturanlardan bir başka biri var sırada, ama hedefte ne YARGI ne de OĞLAN-KIZ tartışması var…
Bu defaki SALVO, askere…
Konuşan mı ?
Milli Savunma Bakanı…
Söylenen mi ?
“Biz, operasyon emri olduğu hâlde ‘Şehit veririm' endişesiyle, operasyon yapılmadığı dönemi de biliyoruz…”
Tüm bunları niye mi anlattım ?
Anlayalım istedim…
Bu ülkeyi dünden emanet alanların rahatsızlıklarının boyutunu, YARGI ile olan kavgalarını, Ergenekon-Balyoz operasyonları ile başlayan süreçle beraber ASKER ile olan çatışmalarının adım adım ulaştığı noktayı ve 15 Temmuz gecesi yaşanan DARBE’yi, sivil demokrasiye vurulmak istenen kelepçeyi…
Eldeki Türkiye’den rahatsız olanların Ankara’sına Darbe girişimi yapanların ardından yaşananları sıralayalım mı şimdi de, NE ANLADIK onları söyleyelim…
MİNARELER, siyasetin yapması gerekeni İSTENDİĞİNDE üstlenecek yerler hale getirilmiş, BUNU ANLADIK… CAMİ megafonlarından iktidar PARTİSİ binası önünde toplanma çağrısı yapanları dinlerken, "Minareler süngümüz, Kubbeler miğferimiz" lafı boşuna değilmiş, BUNU ANLADIK… Ülkedeki sivil demokrasiye DARBE yapmaya cesaret edenleri HUKUK adına yakalama ve teslim etme görevi olan Polislerin gözleri önünde YAKALANAN erlerin TEKME-TOKAT dayak yemesini izledik, ki SOKAĞIN HUKUKU daha güçlüymüş BUNU ANLADIK… Henüz 20’li yaşlarında olan erleri ALLAHU EKBER nidalarıyla darp etmeye çalışanları izlerken KORKTUK, hele ki öldürülen DARBECİ asker sayısını heyecanla anlatan sivillerin öfke dolu videolarını izlerken GETİRİLDİĞİMİZ hal CİNNET noktamızmış, BUNU ANLADIK… Emir-Komuta zincirinin kurbanı gencecik askerlere yönelik yaşanan bu linç görüntülerini izleyen Ankara’dan tek bir Allah’ın kulu kalkıp da TEPKİ göstermedi, ki demek şiddet İŞLERİNE gelince oluyormuş, BUNU ANLADIK… Darbeci askerlerin doğrulttuğu namlunun ucuna masum sivilleri DEMOKRASİ adına sürenleri izlerken, aynı meydanların OTEKI ilan edilenlere olan YASAKLI maliyeti çok yüksekmiş, BUNU ANLADIK…
Ama anlamadığımız şeyler de var !
Genelkurmay Başkanvekili Orgeneral Ümit Dündar, tutuklanan asker sayısını 1563 olarak açıkladı… Peki, bu birkaç bin kişilik DARBECİ kalabalık için NEDEN askeri bir çözüm bulunamadı da SİVİLLER bu çatışma alanlarına kadar sokuldu, hatta bunun için ÇAĞRI dahi yapıldı, ki ANKARA’nın en tepesinden cep telefonlarımıza gönderilen mesajda bile DARBECİLER için DAR KADRO deyimi kullanılmamış mıydı ?
Sahi, kaç sivil öldü ?
Kaybımızın faturası ne oldu ?
Krize sivilleri dahil etmenin bedeli ne oldu?
Ve son bir şey daha…
Tüm bunlar yaşanırken, iktidar partisinin bir milletvekilinden bir mesaj aldım, aslında TOPLU atılan mesajlardan birini, ONU PAYLAŞMAK İSTİYORUM, devletin idarecilerinin birbirine olan bakış açısını netleştirelim istiyorum, bir de NEREYE GİDİYORUZ onu bir güzel anlayalım istiyorum…
İşte o FİNAL…
“Gün, demokrasiye ve REİSİMİZE sahip çıkma günüdür…
Herkesi, sokaklara çıkmaya davet ediyorum…”