Bodrum Katının TÜRKİYEsi mi Bodrum Katının SURİYEsi mi
Suriyeli sığınmacılar konusunda konuşurken “MAĞDURLAR KARDEŞİM” edebiyatı yapmasın kimse, hele ki bunu söyleyen kişi Türkiye’de olduğunu unutmasın, hayatın asgarisinde ay sonunu getiremeyen yoksulların ülkesinde nefes alıp verdiğini asla unutmasın, kaynamaya bırakılan tek tencerenin yarına dair korkusunu kimse es geçmesin, hele ki eldeki bu kalabalık yoksulluğu siyasetin mercimeğine, kömürüne, pirincine mahkûm eden anlayışın prangasından habersiz gibi davranmasın...
Önce kendi ülkesindeki MAĞDURLARI görsün !
Hatta o mağduriyetten bir güzel UTANSIN !
Utansın ve yüzünü yerden kaldıramasın !
Ardından konuşsun, MAĞDURLAR diye…
Tamam, MAĞDURLAR…
Ama kullanmasın…
Bu durumu kullanmasın…
Siyasete malzeme yapmasın…
Türbanından Kabataşı’na, sıkıldık zaten…
Kendine yeni malzeme olarak onları almasın…
Ama illa ki VİCDAN yapılacaksa da, eldeki mağduriyeti anlatayım, onu DİNLESİN isteyen, kulaklarını açsın ve her bir cümleyi vicdanına eklesin, kendi ülkesinin mağdur milyonlarının yoksul yarınlarını fark etsin, hele ki ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ sloganlarının arkasında unutulan asker ailelerinin sıvasız evlerini bir kez görsün, görsün ve UNUTMASIN…
Ama en çok da…
2014’te Ermenek'te bir maden ocağı kazasında cansız bedenlerine ulaşılan işçilerden Tezcan Gökçe'nin cenaze törenine yırtık ayakkabılarla katılan 75 yaşındaki baba Recep Gökçe'yi, bir babanın çaresizliğini, yürek burkan yoksulluğuna rağmen dik duran gururunu…
Ardından ona bir çift LASTİK AYAKKABI gönderen ve üzerine düşeni (!) yapan (!) DEVLET’i…
Kaldığımız yerden devam edelim mi ?
Hatırlarsınız…
TARAFSIZ Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriyelilere TOKİ verilmesi tartışmasının ilk cümlesinde oldukça duygusal bir cümle kullandı ve dedi ki, “Biz bu mültecileri yıllarca kamplarda barınmaya mı mahkûm edeceğiz? Yıllarca, boş buldukları apartmanların bodrum katlarına mı mahkûm edeceğiz?”…
Hatta ekledi de…
“Belediyelerimiz bana neler anlatıyorlar neler. Bakıyorsunuz, bir bodrumda 9, 10, 15 kişi tıkış tıkış kalıyor.”
Sevgili Erdoğan’a hatırlatalım mı ?
Üç ayda bir aldıkları maaş ile geçimlerini sağlayan, tuvaleti dışarıda, banyosu ise ‘oturma odasının bir bölümü’ perdeyle çevrilen alanda olan iki odalı bir evde yaşamını sürdüren 5 çocuklu Gökçe çiftini, hani ayaklarında YIRTIK lastik ayakkabı olan ülke gerçeğini…
Yine de merak ettim doğrusu…
Bahse konu APARTMAN BODRUMLARI Suriyeliler gelmeden önce BOŞ muydu, yoksa bu ülkenin yoksulları ile mi doluydu, o doluluk varken de bu kadar DUYGUSAL mıydık peki, o zamanlar da aklımıza ‘BU BODRUM KATLARINDA OTURAN ZAVALLI HALKIMIZA TOKİ’ diye başlayan cümleler geldi mi ?
Gelmedi !
Peki, niye gelmedi ?
Bizler alışkın mıyız o mahkumiyete ?
Konu bu mu ?
Yoksa başka bir şey mi ?
Bu arada TOKİ’nin elinde, Şanlıurfa Viranşehir'de toplam 51 konut satışa sunulmuş. 2+1 bu konutların peşin fiyatı 80-105 bin lira arasında değişiyormuş. 20 yıla kadar vade de yapılabilirken, taksit miktarları peşinata göre değişiklik gösteriyormuş. Van Merkez Şerefiye Mahallesi'nde ise 21 adet 2+1 konut satıştaymış. Bunların peşin fiyatları ise 108 bin lirayla 131 bin lira arasında değişiyormuş. 3+1 büyüklüğünde 3 adet konutun fiyatı ise 138 bin ile 158 bin lira arasındaymış, ki biraz PAHALLIYMIŞ !
Suriyeliler için de ŞEHİT AİLELERİ’ne yapılan KOLAYLIK (!) uygulanır mı sahi ?
Toplu Konut Fonu’ndan verilen ŞEHİT KREDİSİ hani, 2016 yılı için 94.000,00 TL olarak belirlenen hani, kredinin açılışında bir defaya mahsus olmak üzere hak sahibinden kredinin %1’i oranında MASRAF alınan hani, ardından maaştan AY AY kesilen hani…
Ne diyelim ki, cömertliğinize sağlık !