Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 126 defa okundu.

Biz de unuttuk kendimizi Hikayemizi özetimizi

Hepimizin bir hikayesi var…

Hüznü…

Hayal kırıklığı…

Kalbini verdiği birileri…

Paylaşamadığı yalnızlığı…

Terk edilmişliği var…

Anlatamadığı…

Sustuğu…

Sustukça da unuttuğunu…

Belki de unuttuğunu sandığı…

Bugün, o hikâyelerden birindeyiz, ama hiç unutulamayan…

Düşündüren…

YA SEN, diyen…

İşte o kelimeler…

-

Tam metroya bineceğim, bir tane yaşlı amca, makinenin önünde panik yapmış, dolduramıyor kartı… Arkasında birkaç tane genç birikmiş, bağırıyor amcaya, “hadi be ne yapıyorsun? Flört mü ediyorsun makinayla?” Tabi bunu duyunca, delirdim! “Ne yapıyorsunuz ya!” dedim.

Gittim, amcaya yardım ediyorum. “Canım amcam, sen ne istiyorsun” dedim. “Kartım yok” dedi. “Doldurduk kartını”, dedim, “Al, istediğin yere git bununla, hatta sen bir başvuru yap, senin yaşına ücretsiz, ulaşım!” dedim.

Neyse, ben de doldurdum kendi kartımı, metroya geldim… Baktım, amca orada bekliyor hala. “Ne oldu” dedim. “Yavrum, adres soracaktım, beni azarlarlar diye soramadım, seni bekledim” dedi. “Olur mu öyle şey, amcam” dedim. “Peki, nereye gidecektin sen” dedim. “Üsküdar, Marmaray” dedi. “Amca, Kirazlı’dayız! Karşı tarafta o! Nasıl buraya geldin? Uzak” dedim. Kafasını eğdi, “dur” dedim. Anlattım ona. “Buradan Yenikapı’ya git, oradan sarı çizgiyi takip et, Marmara’ya bin. Oradan 2 durak sonra Üsküdar Marmaray’dasın” dedim. Baktım, amca mahzun mahzun bakıyor. Anlamamış durumu! “Tamam” dedim, “Amca gel, gidiyoruz…” Atladık metroya, gidiyoruz Üsküdar’a doğru. Yolumuz var da var... Muhabbet olsun diye, dedim, “Amca nerelisin?”. “Malatya” dedi. “Var mı kayısı bahçesi filan” dedim. Dedi ki, “Yavrum, ben emekli ağır ceza hakimiyim!” “Vay be…” dedim, içimden de “Onlarca kişiye müebbet dağıt, 40 yıl-50 yıl hapis ver, sonra gel metroda kartı şaşır! Ey insanoğlu…” Sonra, “Amca” dedim, “Malatya’dan İstanbul’a neyle geldin” dedim. “Uçakla mı, otobüsle mi?” Amca dedi ki, “Hatırlamıyorum…” Dedim, “Amca, valizler nerde?” 3 yaşındaki çocuk gibi yüzüme baktı, “Nerde” dedi! O an anladım, amca demans hastası… Yani, kişisel tarihini unutmak, kendi geçmişini silmek… “Peki, amcacım nereye” dedim. “Oğlum, beni Üsküdar Marmaray’da bekliyor” dedi. “Telefon nerde?” dedim. “Nerde” dedi! Dedim, “İş sıkıntı!” Neyse, indik Üsküdar Marmara’ya. Oturduk bekliyoruz, ama gelen de giden de yok. Dedim, “Amca, kimliği ver!” Baktım adına, soyadına, sonra bir tanıdığı aradım. Harbiden Malatyalıymış. Kızının numarası geldi, aradım! Dedim, “Gece gece rahatsız ettim ama…” Daha lafımı bitirmeden, “Üsküdar Marmaray’da mısınız?” dedi. “Evet” dedim. Şaşırdım da tabii. Dedi ki, “Size, eniştenin numarasını vereceğim, onu arayın.” Aldım numarayı, aradım enişteyi. Dedim, “Gece gece rahatsız ediyorum ama…” O da hemen Üsküdar Marmaray’da mısınız?” dedi. “Evet” dedim! Herkes biliyor da, acaba ben mi bilmiyorum! Niye buradayız, derken… Neyse, enişte geldi birazdan. Gelir gelmez sarıldı bana. Ben başladım, azarlamaya! “Demans hastası bu adam, niye tek başına salıyorsunuz dışarı? 3 yaşında birini salmakla aynı şey! Kim o oğlu? Burada bekliyorum diyor amcaya hem” dedim! “ Ardından olanı anlattı… “Evet, demans hastası! Oğlu da polisti! 3 yıl önce şehit oldu! Oğluyla son telefon görüşmesinde, “Baba, Üsküdar Marmaray’da seni bekliyorum” demişti! Her şeyi unuttu, onu unutmuyor. Arada evden kaçıp buraya geliyor.”

Dizlerimin bağı çözüldü. Kaldım öylece! Sonra konu üzerinde düşündüm… Demans hastalığı, bizim de hastalığımız toplum olarak! Geçmişimizi unuttuk, sağa sola savruluyoruz! Nereye gittiğimizi bilmeden hem de…

-

Haklı…

Acısı, kaybı, çığlığı bastırılamamış memleketimin kalbi de bu hikâye gibi aslında…

Dönüp dolaşıp kendinde duran bizlerin, eski fotoğraflara akıttığı gözyaşı, buna dair…

6-7 Eylül’de, Roboski’de, Madımak’da, 1915’te, 12 Eylül’de ve daha nicelerinde takılı kalmamız, buna dair…

Belki bu yüzden susmayı da öğrendik ama…

Çığlık çığlığa sustuk…

Duyuyor musunuz ?