Bir tarafta AKP ve CHP Diğer tarafta biz Gazeteciler
Yerel Basın’a düşen RESMİ ilan pastasını ufak dilimler halinde kesip, bütünden ayırma gayretini, AK Parti’nin Hatay Milletvekillerine SORMAK lazım…
Sahi, kim onlar ?
Hacı Bayram Türkoğlu,
Hüseyin Yayman,
Abdulkadir Özel,
Hüseyin Şanverdi,
Sabahat Özgürsoy Çelik…
Sahi, ONLAR ne düşünüyor ?
YEREL’i ekonomik olarak ZOR’a sokma operasyonu hakkında, hele ki bunu YARGI REFORMU paketi içinde sunma gayreti için…
Bu neye benziyor, biliyor musunuz ?
Hani geçen yazdık ya…
AK Parti Grup Başkanvekili Mehmet Muş’un, Gümrük Kanunu’nun idari para cezalarına ilişkin usul hükümleri ile ceza miktarlarının günümüz ekonomik koşulları dikkate alınarak güncellenmesi, gümrük cezalarına yönelik yapılacak uzlaşma başvuru süresinin genişletilmesi yanı sıra…
Gümrük muhafaza memurlarının, emekli olduktan sonra zati SİLAH EDİNEBİLMESİ gibi düzenlemeleri de içeren kanun teklifini TBMM Başkanlığı’na sunmasını…
Yani ASIL olanın içine BAŞKA bir şeyler sıkıştırma gayretini !
Belki çok dikkat çekmez, düşünülerek…
Araya kaynar noktasında durarak…
Ama çekiyor…
Çok dikkat çekiyor…
Araya ise hiç kaynamıyor…
Hatta sırıtıyor !!!
SORMAK, dedik de…
CHP’nin Hatay Vekillerini de unutmayalım… Onlara da, CHP’li Büyükşehir Belediye Yönetimi tarafından alınan son kararla, biz gazetecilerin SAHİP olduğu OTOBÜS KARTLARI’nın İPTAL edilme gerekçesini soralım…
İsmet Tokdemir’e…
Mehmet Güzelmansur’a…
Serkan Topal’a…
Suzan Şahin’e…
Bize şunu anlatsınlar !
AKP kimliği, genel bütçemizden kısarak, CHP kimliği ise cebimizden eksilterek, neyi görmek istiyor ?
Daha az parayla daha ne kadar yaşayabileceğimizi mi ?
Gözaltında ve tutuklu kelimelerin azınlığında daha kaç cümle çıkartabileceğimizi mi ?
Ekonomik sebeplerde iş bırakmaların daha ne kadar artacağını mı ?
Var olanların AYAKTA durma savaşından sağ çıkacakları mı ?
Yoksa daha ne kadar YANDAŞ yaratabileceğimizi mi ?
Aslında, AKP’yi de CHP’yi de, sorunların yanı başından geçen her iki Parti’nin Hatay Vekillerini de anlamaya çalışıyorum, ama…
Denildiği gibi galiba…
-
Bazen, insanları anladığını sanırsın…
Sonra, sandığını anlarsın…
-
Durum bu mu ?
Anlaşıldığımızı sanmak mı ?