BEN YAZMASAM DA Y.A.Z.I.L.A.C.A.K.L.A.R
Aldous Huxley ne demiş…
Gerçekler,
görmezden gelindiğinde,
yok olmazlar !
O yüzden benim bazı şeyleri yazıp çizmem çok şey değiştirmiyor, ara verdiğimde UNUTULMASINA neden olmuyor, hatta her şey benle başlayıp benle de bitmiyor, AKSİNE, benim dışımda yazan da çok çizen de, fotoğraflayıp haberi bizlerden önce servis edenler de…
Konu mu ?
Titus Tüneli ve Beşikli Mağarası !
Hani haberini yaptığımız…
Ama bir türlü beğendiremediğimiz…
Peki NE mi anladık ?
Eldeki kiri pası yazdığımız için SUÇLANMIŞIZ !
Anladık ki, MARKA denene ZARAR vermişiz !
Gerçeği fotoğraflayınca HAİNLİK etmişiz !
İYİ olan her şeyi KÖTÜ göstermişiz !
Ne de kötüymüşüz !
Hatta yatacak yerimiz yokmuş !
Aslında ne yapalım, biliyor musunuz ?
TİTUS ve BEŞİKLİ’ye giden yol üzerinde bir GÜVENLİK NOKTASI yaratalım, ardından gelen herkesi bir güzel ÜST aramasından geçirelim, hatta yetmez, İNCEDEN bir tarama da yapalım, ne fotoğraf makinesi ne de cep telefonlarını içeri alalım, hani riske girmeyelim, içeride görülen her şeyi içeride bırakalım, olan bitenin fotoğraflanıp kayda alınmasını engelleyelim, dışarıda anlatacakları ise inkâr edelim, VAR olanı YOK sayalım…
Olur mu ?
Mümkün mü ?
Aslında garip olan kısım da bu !
Düşünün ki, bizler SON duruma dair sadece bir kere haber yaptık, ama yaptığımız haberin her detayını da yerinde gördükten sonra sayfamıza ekledik ve sizlerle paylaştık, okuyan okudu-eleştiren eleştirdi, ama NOKTAYI da koyduk ve bitirdik, ardından beklemeye başladık…
Neyi mi ?
Yenilenmesinin ardından yolun kenarına gelişi-güzel atılan Titus Tabelası’nın eskimiş halinin gelen misafirlerin görüş alanından bir an önce kaldırılmasını, tarihi alan içinde projelendirilen yürüme yolunu yapanların çimento torbalarını istifledikleri alanlardaki çirkin görüntünün değişmesini, Beşikli’de kırılan-dökülen ahşap aksamların yenileriyle değiştirilmesinin ardından bir kenara atılan eski kısımlar için uygun bir yer bulunmasını…
Tamam da, peki ya diğerleri !
Titus’a ve Beşikli’ye gelen diğerleri…
Turistler, misafirler, bizden meraklı gözler…
Sosyal paylaşım hesaplarında yaşananları paylaşanlar…
Bloglarında yazıp şahit olduklarının altını çizenler…
Olan biteni bizler kadar yumuşatmayanlar…
Sahi, onlar BİZİ NASIL anlatacaklar ?
Eldekinden eksilttiklerimizi nasıl yazacaklar ?
Binlerce yıllık tarihin hali için ne söyleyecekler ?
Aslında şu ana kadar yazdıklarım beni gülümsettiği kadar sizi de gülümsetiyor mu bilmiyorum ama, biz bu tür haberlere ‘araştırmacı gazetecilik’ diyoruz ya da en basitinden ‘inceleme yazısı’, ardından eksiği gösteren kalemlerimiz adına, AMA EN ÇOK DA, eldeki markanın parça parça dökülenlerini sahiplenen KELİMELERİMİZ adına ufak bir teşekkür bekliyoruz, SUÇLAMA değil…
Unutmadan !
Bu hafta sonu yine Titus noktasında adımlıyor olacağım, şimdiden söyleyeyim, hani YAZACAKLARIM konusunda hazırlıklı olmak isteyenlere hatırlatma yapayım, son gördüklerimizin takibini yapıp sayfaya kelime kelime NOT düşeceğimin altını çizeyim…
Okumak isteyene…
Bir şeyleri düzeltmek isteyene…
YAPTIK ama OLMADI’ya çeki düzen vermek isteyene…
* * *
Herbert George Wells’in dediği gibi…
“Gerçeği her zaman savun, anlayan olmasa bile, vicdanına karşı hesap vermekten kurtulursun…”
