Bana Don Kişot olmayı öğret
Bir Yazar’ın kitabından alıntı yapacağım bugün… YİNE Mİ demeyin… ALINTI iyidir… Bunu, ördüğünüz duvarın eksik kalan kısımlarına eklediğiniz tuğlalar olarak görün, ki zaten BİRBİRİMİZ için de öyle değil miyiz ? Bir araya geldikçe tamamlanmıyor muyuz ?
ALINTI da o yüzden…
Hani anlatamadıklarınız vardır ya bazen, işte o yüzden…
Bir diğerinin kelimelerine uzanmamız da o yüzden…
İşte o bir diğerinin kelimeleriyle fısıldayalım bugüne… Son dönemin Türkiye’sinde yaşadığımız anlık öfkelerimize, coşkularımıza, korkularımıza dokunalım… Uçlar arasında gidip gelen ruhlarımızın yorgun bedenlerini bir köşeye çekip umut verelim…
Niye mi ?
…Hayatlarımız bazen trajik bir öyküler zincirine dönüşür. Üst üste acıları, trajik olayları yaşar, derin bir umutsuzluğa savruluruz. Her şey ters yönde seyreder. Sanki arabasıyla son hızla ters yola girmiş bir sürücünün umutsuzluğunu ve çaresizliğini yaşarız. Bütün planlarımız altüst olur. Sanki hayatımızın sonuna varmış gibi kendimize acırız. Neden ben diye sorarız hayata. Ve hayatımızın sonsuza dek bu acıların ve olumsuz gelişmelerin gölgesinde kalacağını sanır; İsa’nın çarmıhta söylediği son sözleri mırıldanırız: Consummatumest… Her şey bitti!
Ama bir gün, hiç ummadığımız bir sırada, çölde su çıkar önümüze ve yaşamaktan yeniden büyük keyif almaya başlarız. Her şey bir anda düzelir ve yolunda gitmeye başlar, kişisel problemlerimiz birbiri ardına çözülmeye başlar. Bize korkunç bir kâbus gibi gelen günler bir anda bireysel hayatımızdan uzaklaşmış, sanki hiç yaşanmamışa dönüşür. Ve yaşamaktan yeniden büyük bir keyif almaya başlarız…
ALINTI, haksız mı ?
Değil…
Bazen her şeyin bittiği noktada durduğumuzu sanır, vazgeçeriz… Ama o VAZGEÇTİM dediğimiz noktada dahi yapılacak daha çok şey vardır… Yapılacaklar adına es geçtiğimiz mucizeler vardır… Ki hiçbirimiz AZİZ değiliz. Hata yaparak öğreniyoruz… Hatalarla büyüyor, yaşlanıyor ve ölüyoruz…
‘Sonra Aşk Bitti’ adlı kitabın sayfaları arasında gezinirken buna dair bir şeyler buldum, kendimize DÜRÜST olduğumuz anların azlığında aslında ne yapmamız gerektiğine dair bir şeyler… Eldeki aynayı başkalarına tutma alışkanlığından sıyrılıp o aynaya bakma zamanının geldiğine dair bir şeyler…
Okuyalım mı ?
*
Oysa sen, ölümden kaçar gibi, uğursuz bir vebadan kaçar gibi kaçtın bugüne dek kendinden, aşktan, sevgiden, özgürlükten ve hayattan. Aynaya bile bakmıyorsun, farkında mısın? Aslında ne kendini ne de çevrendekileri göremiyorsun. Alabildiğine mekanik ve hayata karşı inisiyatifsizsin.
Ya itaat etmeyi bilirsin ya da emir vermeyi.
Sevginin gücünü ve dönüştürücülüğünü bir türlü öğrenemedin dostum.
İlişkilerinde de ikiyüzlüsün; güçlü gördüğün insana yaklaşırsın, kendi güçsüzlüğünden dolayı. Güçsüz gördüğün insanı hiç affetmez ezersin, yine kendi güçsüzlüğünden dolayı.
Söylemde peygamber gibisin de, gizli olarak her türlü kirliliği üretirsin.
Bana Don Kişot olmayı öğret…
Hayatı dört dizelik bir şiir tadında yaşamayı ve ölüm döşeğindeyken bile haksızlıkla savaşmayı…
Bana Don Kişot olmayı öğret dostum…
Hayata ve ölüme direnmeyi…
*
Ne dersiniz ?
Öğrenir misiniz Don Kişot olmayı…
Yoksa devam mı edersiniz kaldığınız yerden…